HOŞ GELDİNİZ

Siyasetçi doğru olanı değil , uygun olanı söyler.

29 Ocak 2024 Pazartesi

NAS ( Taha Akyol 30.01.2024 )

 

Mesele din-toplum ilişkileri bakımından önemlidir. İnandığımız dinin ve de seküler ideolojilerin hayatla teması meselesi!..

Din devleti ısrarları, hele de zorlamaları hayata ne kadar cevap verebilir? Suud, İran, Taliban gibi örnekleri gösteriyor ki hayata zarar vermektedir.

Katiller sürüsü IŞİD’i saymıyorum bile.

Dini uyguladıklarını düşünüyorlar, ama nerde yanlış yapıyoruz diye düşünmüyorlar.! Temeldeki sorun budur. Münferit konularda pratik düzeltmeler yapabilirler… Ben “düşünceyi gözden geçirmek”ten söz ediyorum.

‘NASLAR NEYİ GEREKTİRİYORSA’

Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz politikasını naslara dayandırdı. Bu düşünceyle ve içindeki “ben yönetirim, ben” saikiyle Merkez Bankası’nın bağımsızlığını kaldırdı ve nihayet Kavcıoğlu’nu getirerek faizi yüzde 8.5’a kadar indirtti.

Şu sözlerini hatırlayacaksınız:

“Neymiş efendim? Faizleri düşürüyormuşuz. Benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim.” (19 Aralık 2021)

Erdoğan’ın bu sözleri ayakta, coşkulu alkışlarla karşılanmıştı. Düşük faizli kredi popülist bir dünya nimetidir, kim istemez ki?!. Dine dayandırılması da tabii dindarlarda sadakat duygusunu güçlendiriyor.

Ama ülkeyi krize sürükledi ve…

Gecen perşembe Merkez Bankası faizleri yüzde 45’e çıkardı, elbette Erdoğan’ın onayı ile…

Peki, “Müslüman olmak” politika faizini emirle indirtmeyi gerektiriyorsa, faizin yüzde 45’e çıkarılmasına ve Erdoğan’ın bunu desteklemesine İslami açıdan ne diyeceğiz?!

İÇTİHAT YOK MU?

Çağımızda Müslümanlar bu gibi hayati soruları düşünce dünyasına alıp araştırmadıkça bir atılım yapamazlar. Kadın hakları da aynı şekilde hayatidir.

“Nas var” deyip kestirip atmak selefi hareketlere yol açabiliyor. Halbuki İslam medeniyetinin parlak dönemlerinde “nas var” demekle yetinmemişlerdi. ”İçtihad” denilen rasyonel tefekkürle “kıyas”ın dar sınırlarının da dışına çıkmışlar, “icmâ, zaruret, örf, maslahat, tahsis” gibi metotlar geliştirmişlerdi. Bunlardan biri “istihsan”dır, iyi ve güzel olanı tercih anlamına gelir. Bu konularda Ali Bardakoğlu Hocamızın “Yüzleşmek” kitabını ve Mehmet Erdoğan Hocamızın “İslam’da Ahkâmın Değişmesi” kitabını tavsiye ederim.

Faiz konusunda KURAMER’in “Para ve Faiz” adlı kitabı sadece dini kaynakları değil modern iktisadı da inceleyen değerli bir eserdir.

Tarihten tipik bir örneği yine yazacağım: Şeyhülislam Çivizade, para vakıflarının faizle para vermesini ‘nas var’ düşüncesiyle Kanuni Süleyman’a yasaklatmış, ortaya çıkan iktisadi kriz üzerine yeni Şeyhülislam Ebussuud Efendi vakıfların yüzde 12 faizle kredi vermelerini caiz bulan fetvasını yazmıştı.

Erdoğan bunun gerekçesini hiç merak etmiş midir, bilmiyorum.

Konuyu açık fikirli ilahiyatçılara bırakarak, iktisadi ve siyasi yönüne dönelim.

BİLİMİN ÖNGÖRÜSÜ

Erdoğan “nas var” diyerek emirle faiz indirtirken önde gelen iktisatçılarımızdan Prof. Selva Demiralp, Naci Ağbal’ın ortodoks politikalarını destekliyor, fakat Kavcıoğlu döneminde emirle faiz indirmenin sakıncaları konusunda sürekli uyarılar yazıyordu:

“TCMB hatalı kararlarında ısrar etmemeliydi. Yanlış zamanda gelen faiz indirimi ekonomik maliyetleri ve enflasyonu daha da tetikler. Ekonomiyi genişletmek şöyle dursun daraltır.” (21 Ekim 2021)

Aynen böyle oldu. Bugün emirle faiz indirtmenin yarattığı yüksek maliyet, yüksek enflasyon ve daralma sıkıntılarını yaşıyoruz.

Faiz-piyasa ilişkileri uzun asırlarca denenmiş, ekonominin ‘tabiat kanunu’ haline gelmiştir: Faiz enflasyonun sonucudur! İşte Erdoğan da devletin bütün gücünü, bütün müdahale araçlarını kullanarak faizi emirle indirtti ama patlattığı enflasyonu indirmek için açı ilaç olarak faiz yüzde 45’e çıktı. İlk defa olarak enflasyonun inebileceği umudu doğdu.

İktisat ve siyaset tarihine geçecek çok büyük ve çok sıkıntılı bir tecrübe yaşadık. Çıkan ders şu: Ekonomi politikacının indî görüşlerine ve seçim hesaplarına terk edilemeyecek kadar önemlidir; Merkez Bakası bunun için bağımsız olmalıdır… Siyasetin görevi din ve vicdan hürriyetini eksiksiz sağlamaktır, nasları devlet gücüyle uygulamak değil. Yani demokratik laik sosyal hukuk devleti.

Tarih bilimi de söylüyor bunu.