HOŞ GELDİNİZ

Siyasetçi doğru olanı değil , uygun olanı söyler.

25 Temmuz 2014 Cuma

YALAN

Yalan , çünkü cumhurbaşkanını halk seçmeyecek . Halk  önüne konan  üç  adamdan , yani bir hırsız , bir devşirme ve bir katil çetebaşından birini seçecek  veya sandığa gitmeyecek. Oysa cumhurbaşkanını halkın seçmesi demek ,  bir vatandaşın köyünden bürokrasiye yükselmiş bir köylüsünü  seçebilmesi veya  başka bir vatandaşın karşı komşusunu  bu makama  uygun görebilmesiydi . Ama hiç de böyle değil , tam tersi  bir dayatma var.

      Cumhurbaşkanını  halk seçecekse bu üçlüyü kim seçti ?
      Halkın bu üçten başkasını seçme şansı yoksa , iradesi sandığa  nasıl yansıyacak ?
      Zaten bu ülkede  , demokrasi anlayışının  bundan fazla olmasını beklemiyorum . Oligarşik bir ülkede cumhurbaşkanını  halkın seçmesi  demek ,  önüne konan üç adamdan birini tercih etme dayatmasından başka birşey de olamaz.

28 Mayıs 2014 Çarşamba

Mehmet Eymür 'ün değerli anılarından bir bölüm


Türkiye’de 1940 ila 1994 yılları arasında 132 casus yakalanmıştır. Bunların çoğu ağır hapis cezalarına çarptırılmış, çok azı delil yetersizliğinden beraat etmiştir. Bu 132 casusluk faaliyetinin hangi ülke lehine yapıldığının dağılımı ise şöyledir: 2 ABD-İngiltere, 74 Bulgaristan, 6 Irak, 1 İran, 2 Libya, 2 Mısır, 2 Romanya, 27 SSCB, 10 Suriye ve 6 Yunanistan’dır.

Balkanlardan Göç

Görüleceği gibi rekor Bulgaristan’dadır. Bunda, Balkanlardan Türkiye’ye 1940’tan itibaren yapılan ve 585 bin kişiyi bulan yüksek miktarda göçün de rolü olduğu düşünülebilir. [1940─44 arasında 140 bin, 1950─51arasında 155 bin, 1978’de 130 bin, 1989 yılında ise 160 bin kişi gelmiştir.] Bu teknik detaydan sonra, meslek hayatımda iz bırakan ve daha önce de değindiğim eski bir Bulgar Casusluk olayına değinmek istiyorum.
Eski Eleman Mehmet Erel
Mehmet Erel'den nasıl şüphelenilmişti bilmiyorum. Bu şüphe bizden önceki tarihlerde ortaya çıkmış ve onunla temas eden Keysofiserlere teması kesmeleri talimatı verilmişti. (Keysofiser, İngilizce ‘case officer’ deyiminin Türkçeye adapte edilmiş şekli. - Elemanları sevk ve idare eden istihbarat görevlisi. Bu görevi masa başında yapıp değerlendirmeye tabi turan kişiye ise Deskofiser ‘desk officer’ denilir.)
Teşkilatta Erel'le görüşen Keysofiserlerden biri de Şemsi Bey'di. Şemsi Bey emri dinlememiş, gizli olarak Erel'le irtibatını sürdürüyordu. Bulgaristan, Peştere 1927 doğumlu Emin oğlu Mehmet Erel daha önce, Amerikalılarla müşterek bir operasyonda kullanılmıştı. Erel yedi yaşında iken 1934 yılında ailesi ile göç ederek Türkiye'ye gelmiş, İstanbul Ticaret Yüksek okulunda okumuştu. Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Almanca, Bulgarca ve Macarca dillerini konuşuyordu.

Teşkilatın Popüler Siması

Şemsi Bey, James Bond gibi iri yarı, yakışıklı bir insandı. Takip Şefliği yapmıştı. Teşkilat’ın popüler tiplerindendi. O tarihte Sorgu Bürolarının Amirliğini yapıyordu. Yani hep önemli, kritik ve birçok bilginin geçtiği görevlerde yer almıştı.
Mehmet Erel teknik dinlemeye alınmıştı. Teşkilat'la ilişkisi kesilmesine rağmen Şemsi Bey'in görev yaptığı Takip Şubesine ve Sorgu Bürosuna gittiği tespit edilmişti. Mehmet Erel yurt dışına gidip geliyordu. Ticari hayatı çabuk yükselen bir çizgi çizmişti. Mali durumu bir hayli iyiydi. Özellikle, Şemsi Bey'in başında bulunduğu ve şüpheli Bulgar göçmenlerin sorgulandığı yerlere girip çıkması dikkatleri fazlasıyla üzerine çekmişti.

Erel Sorgulanıyor

Neticede Mehmet Erel 1972'nin Aralık ayında sorguya alındı. Sorgu, Şemsi Bey'in başında bulunduğu büroların dışında yapıldı. Konum olmadığı halde Şube Müdürümüz olan Hiram Bey tarafından bu sorguda görevlendirildim. Zaman zaman önemli faaliyetler çıktığında Grup Amirlikleri arasında bu tip imeceler yapılırdı.
Mehmet Erel, 45 yaşlarında, hafif dökülmüş ve kırlaşmış saçlı, kültürlü, itimat telkin eden, son derece zeki, beyefendi bir insandı. Sorgusu sırasında işbirliğine yanaşan, sorgucuyu rahatlatan tiplerdendi. Sorulan her şeye düzgün cevaplar veriyor, saatlerce gayet ciddi ve net bir şekilde konuşuyordu. Son derece kibardı. Onun kibarlığı, bizi de müspet etkilemişti.
Erel'in, Sovyet Rusya ve diğer Doğu Bloğu ülkelerle ticari ilişkileri vardı. 1958 yılında ticari amaçla Bulgaristan'a yaptığı seyahatte Vasil Stayanov isimli istihbaratçı ile tanışmış, Stayanov Erel'e yakın ilgi göstererek Peştere'deki akrabalarını ziyaret etmesine yardımcı olmuştu.

Stayanov Türkiye’de

Vasil Stayanov aynı yılın Ekim ayında İstanbul Bulgar Ticaret Ataşeliğine tayin olmuştu. Bulgaristan ile zaten ticari ilişkisi bulunan Mehmet Erel'le kolaylıkla temas kurdu ve ilişkileri derinleştirdi. Konuşmalarda ondan Bulgaristan'daki akrabaları, ticari ve maddi durumu, sosyal çevresi, emniyet ve istihbarat teşkilatlarındaki tanıdıkları hakkında bilgi alıyordu. Sonunda Erel'e Bulgaristan lehine çalışması için hizmet teklifinde bulundu. Bulgaristan’la olan ticareti genişleyecek ve Erel çok para kazanacaktı. Erel görevi kabul etti. Erel arada bir Bulgaristan’a gidiyordu. Orada Bulgar istihbaratı DS'nin başı ile tanıştı. Artık Bulgarların üst seviyede bir ajanı haline gelmişti. Stayanov, 1963'de Bulgaristan'a dönünceye kadar Erel'den;
• Milli Birlik Komitesi Üyelerinin karakterleri, zaafları,
• CHP ile MBK arasındaki ilişkiler ve CHP'nin MBK’ne etkisi,
• 14'lerin tasfiye edilmelerinden sonra orduda bir bölünme olup olmadığı ve 14'leri tutanların çoğunlukta olup olmadığı,
gibi bilgiler istemiş, Erel bu konuda derlediği bilgileri Stayanov'a iletmişti. Stayanov'un Bulgaristan’a dönmesinden sonra faaliyet devam etmiş, ancak bilgi alış verişi Sofya'ya kaymıştı. Stayanov, Erel'den;
• MİT Mensupları hakkında biyografik bilgiler, görevleri, zaafları, ailevi ve mali durumları, ideolojik eğilimleri,
• Türkiye'nin daha ne kadar göçmen kabul edeceği,
• Bunun Türkiye'nin ulusal politikasına mı yoksa parti politikalarına mı bağlı kalacağı,
• Göçmenler arasında şüphelilerin nasıl saptandığı,
• Bu şüphelilerin nasıl ve ne kadar süre ile kontrolde tutuldukları.
• Edirne'deki göç bürosunda bir tanıdık olup olmadığı.
• Türk-Amerikan Servisleri arasındaki ilişki,
gibi ve benzeri bilgileri istemiştir. Bu arada Bulgaristan’la ticari teması iyi şekilde devam eden Erel'in Bulgaristan'dan alacağı miktarlar gittikçe yükselmeye başlamış, Bulgarlar Erel'in parasının büyük bir bölümünü devamlı bloke ederek onun üzerinde baskı kurmuşlardı.
Avrupa’da Paravan Şirketler
Bulgarlar, faaliyetlerini gizlemek için Erel'e Cenevre ve İtalya'da paravan şirketler kurdurmuşlar, Erel, Bulgarlar lehine Avrupa'da da faaliyet göstermişti. Şemsi Bey'e çocuklarının yurt dışında tahsili gibi bazı maddi imkanlar yaratmış, eşine bir kürk almıştı. Bulgarların verdiği bir iki göçmene ait ismin sorgulamadan temiz çıkmasını Şemsi Bey vasıtasıyla sağlamıştı. Bunlardan biri halen yanında çalışıyordu.
Bulgarlar Erel'e ilginç görevler de vermişlerdi. Bazı ünlü kişilerin özel hayatlarını incelettiriyorlardı. Özellikle Org. Faruk Gürler’in özel hayatı ile çok ilgiliydiler.

Sağ-Sol Kapışması

Erel'e göre Bulgarlar o tarihlerde aşırı sağcıların İlim Yayma Derneğine para ve silah yardımı yapıyorlardı. Bulgarların Türkiye ile ilgili planı sağı silahlandırıp sokağa dökmek ve sol üzerinde bir baskı kurarak onların harekete geçmesini sağlamaktı. Sol karşı faaliyete ve silahlı harekete başlayacak, sonunda Ordu müdahale edecekti. Ordunun baskı kurması üzerine, halk ayaklanması ve iç savaş başlayacak, böylece birkaç aşamalı planla halk iktidarı gerçekleşecekti.
Mehmet Erel'in daktilo edilmiş 70-80 sayfa tutan ifadesini günlerce çalışıp bitirmiştik. Herhalde en sakin, en kibar sorgulardan biriydi. Hiram Bey, Mehmet Erel'in dublajda (Dublaj, bir ajanın ağırlığı bir tarafta olmak üzere iki istihbarat servisine birden çalışması. Bu tip ajanlara ‘Dubl-Ajan’ adı verilir.) olabileceğini ve Amerikalılara da çalışabileceğini düşünüyordu. Zira müşterek faaliyette kullanılan birçok elemana daha sonra Amerikalıların yanaştığı tarafımızdan bilinen bir husustu.
Şemsi Bey de Amerikalılarla çok yakın münasebetteydi. Hiram Bey'in kanaatine göre eğer Mehmet Erel dublajda değilse Şemsi Bey Amerikalılar tarafından Erel'e özellikle yakın tutulmuştu.
Sorgudan bu konuda bir bilgi alamadık ve neticede bu bir şüphe olarak içimizde kaldı. Oyun içinde oyun varsa bu kadarını çözememiştik. Emir verilmişti. Dosyaları alıp bir arkadaşımla birlikte Ankara'ya Karargaha gittik. Müsteşar Yardımcısı ve diğer üst amirlere bilgi verdik. Toplantılar yapıldı. Esas konu Erel'den ziyade Şemsi Bey’le ilgili idi. Ona ne yapılacağı düşünülüyordu. Silah taşıdığı için bu silahın nasıl alınacağı ve mukavemet ederse ne yapılacağı saatlerce tartışıldı. Neticede Şemsi bey ne sorgulandı ne de teşkilattan kovuldu. Teftiş Kurulunca yapılan bir idari soruşturmadan sonra Ankara'ya Sorgu Bürosu Amirliğine atandı.
Şemsi Bey birkaç yıl sonra teşkilattan ayrıldı veya ayrılmak mecburiyetinde bırakıldı. Bir müddet Amerikalılarla yakın ilişkisi bulunan tanınmış büyük bir firmada çalıştı. Kasım 1978'de bir kalp krizi geçirdi. Bilahare uzunca bir müddet Hilton Otelinde bir daireye yerleşti. Masraflarını üstlenen kişi ünlü bir mafya babasıydı.
Otel idaresi ve etrafı tarafından MİT İstanbul Başkanı olarak biliniyordu. Bu arada Şemsi Bey'in Amerikalılarla ilişkisi devam ediyor, CIA İstanbul Temsilcisi Charles'in evinde verdiği özel yemeklere katılıyordu. Charles ise, hükümetin değişmesi halinde bunun MİT'e etkilerinin ne olacağını, MİT Müsteşarı ve İstanbul Bölge Daire Başkanlığının değişip değişmeyeceğini merak ediyor bu konularda bilgi almaya çalışıyordu. Şemsi bey vefat edene kadar uzunca bir süre Otel masraflarını da ödeyen mafya babasının bir iş yerinde müdürlük yaptı.
Yeraltı dünyasının 1999 yılında ölen ünlü ismi Dündar Kılıç’ın hayatı, yeğeni Mustafa Dündar Kılıç tarafından kitaplaştırıldı. ’Kurtlar Sofrasında Son Kabadayı’ adlı 120 sayfalık kitapta Dündar Kılıç’ın Milli İstihbarat Teşkilat’ı (MİT) içerisindeki ajanları ve Yılmaz Güney’le olan dostluğu da anlatıldı. Kitapta bu ilişkiler şöyle yer aldı:
«Dündar Kılıç, bu arada kendine sığınan eski MİT’çileri himayesine alıyor, onlardan istifade ediyordu. Eski MİT’çi Şemsi Ülengin’in şirketine müdür olmasından sonra bir eski MİT’çi daha olan Hava Albay Faik Kelican’ı korumaya almıştı.
Zira Kelican Nuri Gündeş yanlısı olduğundan Mehmet Eymür ekibi tarafından takip ediliyordu. Bundan ötürü Dündar Kılıç, Faik Kelican’ı 3 yıl Hilton Oteli’nde ağırlamış ve bir suikaste kurban gitmesin diye de silahlı koruma vermişti.» (Not: Bu tamamen yanlış bir bilgi. Nuri Gündeş'le Faik Kelican'ın arası iyi değildi. Nuri Gündeş Personel Başkanı iken, Müsteşar'a tesir ederek İstihbarat Başkanı N.Y'yi ve Faik Kelican'ı takip ettirmeye kalkmış, o tarihte Takip Şube Müdürü olan ben de 'teşkilat içindeki sürtüşmelere alet edilmememiz gerektiğini’ düşünerek bağlı olduğum amirim vasıtasıyla emri iptal ettirmiştim. Ayrıca Güneydoğu'da başarılı çalışmaları olan Faik Kelican'a da sempati ile bakardım. M.E.)
«Çiçek Sineması'nda çalışıp, sinemalara film getirip götüren Ali Aslan, daha sonra MİT’e alındığı için ‘MİT’çi Ali’ adıyla tanınmaya başlandı. Dündar Kılıç bu yüzden onunla ilişkisini her zaman canlı tuttu.
İstanbul’a gittikten sonra, Hacettepe’deki yoksullara dağıtılması için sürekli yardım gönderiyordu ve bu yardım köprüsünü de Ali Aslan üzerinden kurmuştu. MİT İstanbul Bölge Başkanı Nuri Gündeş’in de akrabası olan Ali Aslan’ın, Dündar Kılıç’a zaman içinde çok büyük iyilikleri dokundu.
Dündar Kılıç, iş yerlerinde ve şirketlerinde pek çok MİT mensubunu çalıştırmıştı. Bunlardan bir kısmını bilir, onlara yardım eder, gerektiğinde de bilgi alırdı. Bilemedikleri ise, Dündar Kılıç aleyhine MİT’e bilgi toplarlar, onu yakından takip ederlerdi. Zamanı gelince de değerlendirmeye alırlardı. Dündar Kılıç’ın yardım ettiği MİT’çilerden birisi de Ferdi Tamer’di.

Kılıç-Yılmaz Güney İlişkisi

Dündar Kılıç’ın cezaevi yıllarında tanıdığı Yılmaz Güney ile olan sıkı dostluğu da kitapta yer aldı: "Kılıç, Güney’i kaldığı İmralı Cezaevi’nden sürat motoruyla İstanbul’a getirtiyor ve sabaha kadar eğleniyorlardı. Hatta Kılıç, Güney’i cezaevinden 1980 yılında Zeki Ökten’in ’Düşman’ filminin galasına cezaevinden getirtmişti.»
Mehmet Erel'in dosyası Hukuk Müşavirliğince incelendikten sonra Genelkurmay Askeri Mahkemesine tevdi edildi ve Erel Bulgaristan lehine casusluktan tutuklandı. Milli Müdafaaya Hıyanetten 12 yıl 6 ay ağır hapis cezasına mahkûm edildi.
Daha sonra, Yargıtay safhasında kararın Yargıtay tarafından bozulduğunu ve beraat kararı (Dosya No: 977/317 ve 977/262) verildiğini duydum. Kararın gerekçesi, Askeri Mahkemenin kararında Mehmet Erel’in; “uzun süre MİT'te sorguya çekildiği ve ifadesinin işkence ve baskı altında alındığı” şeklindeki beyanının kayda geçmiş olmasıydı. Mehmet Erel de Sabahattin Savaşman gibi işkence gördüğünü söylemişti. Her ikisine de bir fiske bile vurulmadığını samimiyetle belirtmek isterim. Ancak başka ortaya koyacakları bir sebep olmadığı için bu yola başvurmalarını da onların savunma hakkı olarak görüyorum. Her ikisinin de olanlardan çok üzüntü duyduğuna şahidim.
Yargıtay’ın bu kararından sonra Mehmet Erel’e ne oldu bilmiyorum. Ardı ardına süren ve bitmeyen işler nedeniyle takip etmek mümkün olmadı. Ocak 1988’de vefat ettiğini öğrendim. “Mehmet Erel Şirketler Grubu” mensuplarının onun için duygulu bir ölüm ilanı verdiğini görmüştüm. Allah rahmet eylesin. Bazen esen rüzgârlar insanı hiç ummadığı, istemediği yerlere de sürükleyebiliyor. Mehmet Erel beyefendi bir adamdı…

Tasmalı Çekirge

Erel konusuna son vermeden ilişkili bir mevzuya değinmek istiyorum: Erel konusundan sonra aradan yıllar geçmişti. 1990 yılında bir dostum telefon ederek yeni çıkan bir kitabı okuduğunu, kitabın büyük bir bölümünün Hiram Bey ve benim üzerime inşa edildiğini, kitapta yerden yere vurulduğumuzu bildirdi. Kimin yazdığını sordum. Yazan emekli Büyükelçi İsmail Berduk Olgaçay'dı. Kitabın adı ise ‘Tasmalı Çekirge’. Hiç tanımadığımı söyledim. Dostum kitabı yollayacağını söyledi. İstanbul’a telefon açtım ve Hiram Bey' e böyle birini hatırlayıp hatırlamadığını sordum, bana söylenenleri aktardım. O da hatırlamamıştı. Dostumun gönderdiği kitabı alıp şöyle bir göz geçirdim.
Emekli Büyükelçinin ismi Mehmet Erel'in ifadesinde geçmiş. Mehmet Erel Bulgaristan'da Bulgar istihbaratına tanıştırdığı şahıslar arasında Olgaçay ismini de vermişti. Yazılarından engin bir kültürü ve geniş bir muhayyile gücü olduğu anlaşılan Sayın Büyükelçi, Mehmet Erel'in avukatı vasıtasıyla 1976 yılı başında öğrendiği ve o tarihlerde bu konuda hiçbir sorgu suale muhatap olmadığı halde, olayı 14 yıl sonra gündeme getirmiş ve bütün meslek hayatı boyunca Hiram Bey ve benim tarafımdan kendisine komplolar düzenlendiği kanaatine varmıştı.
Büyükelçi Olgaçay'ın, Mehmet Erel'in verdiği ifadelerinde ve şimdi hatırlanması mümkün olmayan yüzlerce isimden biri olduğu anlaşılıyordu. O tarihlerde Büyükelçilik gibi önemli bir makamı işgal etmediğine göre bizlerce hatırlanmaması da normaldi. Teşkilat ve adli makamlar o tarihte yaptıkları araştırma ve değerlendirmede herhalde Erel'in Olgaçay'la ilgili ifadesini geçersiz saymışlar veya Olgaçay'ı suçlu görmemişlerdi ki Büyükelçi herhangi bir soruşturmaya, sorgu ve suale muhatap olmamıştı. Buna rağmen, böyle bir ithama maruz kalmanın ne kadar ağır bir şey olduğunu idrak ediyor, ancak adalete tevdi edilen ve gizliliği kalmayan bir olayın Büyükelçi tarafından neden 14 yıl saklı tutulduğunu anlayamıyordum. Sayın Büyükelçi neden 14 yıl önce bu olayı öğrenir öğrenmez amirlerine koşup tepki göstermemiş, neden bu çirkin iftira için hukuki yollara başvurmamıştı. Emekli Büyükelçi Olgaçay'ın bu olaydan hareketle geliştirdiği teoriler, elmayı armutla toplayıp bir neticeye varması ve bütün dünyanın merkeziymişçesine herkesin onunla uğraştığına vehmedip birçok olayı kendisiyle bağlantılı kılması, gerçekten çok ilginçti.
Bu muhayyilesi, kültürü geniş Büyükelçimize bir kaç cümle ile cevap verip aydınlatmak ve bu konuyu kapatmak istiyorum: Bay Olgaçay, kitabınızda yer alan ve yabancı bir istihbarat teşkilatı tarafından telefon dinlemelerine dayanarak verilen rapor, yurt dışındaki kaçakçıların yurt içindeki bir kişiyle vaki görüşmeleriyle ilgilidir. Ne rapor bana gelmiş, ne de zamanın Cumhurbaşkanına veya Sıkıyönetim Komutanına tarafımdan iletilmiştir. Cumhurbaşkanı veya Sıkıyönetim Komutanına bu tip raporları ancak Teşkilat’ın en üst seviyedeki görevlileri verebilir. Benim sadece bilgim olmuştur. O raporda bahsi geçen siz değil o tarihte Cumhurbaşkanlığında görevli bir zattır. Raporun sizinle ilgili olduğuna nereden ve nasıl kanaat getirip neredeyse koca bir kitabın yarısında hiç tanımadığınız bizlerle ilgili teoriler ürettiniz? Kendinizi bir kaçakçı gibi düşünmeniz garip... Sayın Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk beni teşkilattan atmadı. Bir milletvekilinin oğlunu gözaltına aldığım için zamanın Başbakanı Ecevit MİT'ten başka bir teşkilata tayinimi istedi. Raporlu olduğum için tayinimi tebellüğ etmedim ve rapor bitiminde durumumun düzelmesi üzerine Teşkilat’daki görevime devam ettim. Acaba siz rahmetli Cumhurbaşkanımız Korutürk ile ailevi yakınlığım olduğunu biliyor muydunuz? Sizinle Paris'te çalıştığını belirttiğiniz ve 1988'de ziyaretine gittiğiniz teşkilat mensubu HT, namı diğer Hüseyin Bey'in hakkınızda ne rapor verdiğini bilemem. Ancak mesleğimin ilk yıllarında tanıdığım Hüseyin Bey'i tuhaf davranışları nedeniyle pek sevmediğimizi, sorgu bürolarında ışıkları kapattırıp mumlar yakarak korkutucu olma maskaralıklarının aramızda alay mevzuu olduğunu belirtebilirim. Bildiğim kadarıyla çok seneler önce teşkilattan ayrıldı ve boğazdaki havuzlu evinde yaşamaya başladı. Teşkilat'la hiçbir alakası kalmadı. Yıllar sonra Erel konusu ile ilgili olarak neden ona gittiğinizi anlayamadım. Yoksa siz hala onun MİT'de etkin bir görevde olduğunu mu sanıyordunuz? Paris'te beraber olduğunuz ve takdir ettiğiniz Galatasaraylı diğer kişi Hiram Bey'in ve benim çok yakın dostumuzdur. Geniş hayal gücünüzü bozmak istemem ama, eğer görüşebilirseniz Hiram Bey ve benim için yazdıklarınızın ne kadar saçma sapan, tutarsız olduğunu size daha iyi izah edecektir. Kim bilir belki bir diplomata yakışacak incelikle geç de olsa özür dileme nezaketini gösterirsiniz.
Evet, 40 sene önceki bir casusluk olayı ve tatsız yansımaları böyle. Yaptığınız görevin niteliği bazen canınızı yakıyor…

Casusluk hikayeleri-6 - Mehmet Eymür | SON TV

Casusluk hikayeleri-6 - Mehmet Eymür | SON TV

27 Mayıs 2014 Salı

27 Mayıs

    Ordunun cumhuriyet ilkelerini ve Atatürk devrimlerini korumak ve kollamakla görevli olduğunu , bunun genetik bir yapı olduğunu , cumhuriyetin düşman saydığı komünizm , kürtçülük , türkçülük ve irtica 'ya taviz veremeyeceğini yazmıştım. Kürt devletinin kuruluş arefesinde bilinen darbe ve balyoz operasyonları ile askerden vazgeçildi ve cumhuriyet tasfiye edildi. Cumhuriyet nereden geldi ve askerin komünizm , kürtçülük , türkçülük ve irtica 'ya düşmanlığı nereden kaynaklanıyordu. Birinci dünya savaşı , gerçekte bir savaş değil bir operasyondur. İngilizlerin , Osmanlıyı yok etmek üzere hazırlayıp , sahneye koyduğu her anı hesaplanmış profesyonel bir operasyondur. Belki de dünya tarihinin en büyük ve kapsamlı operasyonudur. 3 kıtada yürütülen operasyon sonunda kuzey afrika , orta doğu ve rumeli koparılıp, cetvelle sınırlar çizilerek devletler oluşturulmuş , aynı halktan yaratılan bu devletler sosyal ve etnik farklılıklar yaratılarak biribirine düşman edilmiş, neticede Osmanlının kolu bacağı kesilerek 22 milyon kilometrekarelik imparatorluk , 780 bin kikometrekarelik ulus devlete dönüştürülmüştür. Yönetimi cumhuriyet , dili türkçe olarak seçilmiştir. Kanaatimce ingiltere ve osmanlı arasında bir pazarlık yapılmıştır ve ingiltere şu teklifi yapmıştır. Ey osmanlı , birçok bölgede tebaanı sana karşı kışkırttım , kışkırtamadığım yerleri italyan , fransız müttefiklerime işgal ettirdim , gördüğün gibi cetvelle çizdiğim sınırlarla orta doğu ve kuzey afrikayı senden kopardım ve hepsini de kendime bağlı diktatörlere bıraktım . Elinde sadece anadolu kaldı ve işgal altında , İstanbul 'u da ben işgal ettim ve tarihten silinmek üzeresin. Burayı güvenilir ellere teslim etmem gerekir, ben sürekli burada kalamam. Size onurunuzu vereyim , yenilmiş bir imparatorluk olarak değil , ülkesinden düşmanlarını kovmuş bir millet olarak kalın. Benim de kabul edeceğim bir kişiyi Anadoluya gönderin. Orada insanları örgütlesin ve savaşa hazırlasın. Güneydeki fransızlar yenilmeye hazır , Anadolu içlerine kadar soktuğum yunanlılar da , ikmali kesersem , dayanamaz yıkılır . Ben de boğazlardan geçerken biraz zayiata uğrar çekilirim. Anadoluya giden kişi yeni bir devlet kurar ama o devlet tamamen bana bağlı kalır , yönetim şeklini ve yönetecek kişileri ben seçerim , yani ülke benim kontrolümde kalır. Osmanlının evet demekten başka alternatifi yoktu.
     Bu pazarlıktan sonra , İngilizler , yeni cumhuriyet ile , osmanlıdan kopan diğer krallıklar arasına suni düşmanlıklar geliştirir. Ülkenin tekrar imparatorluğu ve hilafeti hayal etmemesi için , türkçülük ve islami ideolojiler yasaklanır. Devletle hilafeti tamamen izole etmek için devlet laik yapılır. Diğer ülkeciklerle ilişkisini koparmak için dili türkçe , alfabesi latin yapılır. Rusya ile yakınlaşmasını engellemek için komünizm de milli düşman ilan edilir. Yeni rejimin koruma ve kollama görevi sivil kanatta CHP ve inönüye , silahlı kanatta Türk ordusuna bırakılır. İnönünün ingiliz yanlısı , daha açıkçası ingiliz uşağı olduğu zaten bilinmektedir. 12 Mart döneminde , ülkeden kaçan oğlu erdal da ingiltereye sığınmıştı. Diktatör inönü ,halkı , kültüründen koparmak için türk musikisini dahi yasaklamıştır. Camileri ahır yapan da aynı diktatördür. Ülke böyle bir raylı sisteme oturtulmuş, raydan çıkma eğilimi görüldüğünde müdahaleler olmuştur.
    İlk müdahale 60' da ve acımasızca olmuştur . Tekrar raydan çıkış eğilimi 71 'de görülmüş ancak 60'daki net kazanç elde edilememiştir. 80 darbesi ise raydan çıkarmak maksadı ile yapılıp başarılmış bir darbedir. İngiltere ülkede hep solu desteklemiştir. Sol da buna karşı hep ABD emperyalizmine karşı çıkmış ama ingiliz sömürgeciliğinden hiç bahsetmemiştir.
    ABD 'ye yakın olan Menderesin ortaya çıkması ve güçlenmesini hazmedemeyen ingilizler , 60 darbesini yaptırıp , yeni sol bir anayasa hazırlatıp , solu daha da güçlendirmiştir. 12 mart darbe teşebbüsünün başarılı olması halinde kurulacak kabinenin tamamı solcu idi. Hasan cemal , uluç gürkan ,muhsin batur ve tüm madanoğlu cuntası kabineyi teşkil edecekti. Kabine listesindeki solcuların çoğu , bugün hala solun üst kadrolarındadır.

19 Nisan 2014 Cumartesi

5. 5 nisan uluslararası satranç turnuvası sonuçları

Organizatörler : K.MARAŞ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, K.MARAŞ GHSİM, K.MARAŞ BELEDİYE SPOR KULÜBÜ
Turnava Direktörü : Mustafa KAVGACI
Başhakem : FA İsmail ÇALIŞKAN
Hakem : FA Yalçın GERGEROGLU - NA H.Turgay YIKAR - NA Bekir PAK - NA Ozan OZDEMIR
Yer : Osman Sayın Spor Salonu / Kahramanmaraş
Rating-Ø : 1741
Tarih : 08.04.2014 - 13.04.2014

FİNAL SIRALAMA

SIRA SNo. İSİM C UKD ELO FED Tip Gr 1.Rd. 2.Rd. 3.Rd. 4.Rd. 5.Rd. 6.Rd. 7.Rd. 8.Rd. 9.Rd. PUAN BH. BH. SB vict MBl
1 2 GM GASANOV ELDAR 0 2496 UKR 39 b 1 15 w 1 14 b 1 3 w 1 5 b ½ 2 w ½ 4 b 0 10 w 1 13 b 1 7 50 44½ 40,25 6 5
2 3 IM AZALADZE SHOTA 0 2490 GEO 32 w 1 26 b 1 12 w 1 6 b ½ 7 w 1 1 b ½ 5 w 1 3 b ½ 4 w ½ 7 49 44½ 40,25 5 4
3 5 GM GENOV PETAR 0 2458 BUL 34 w 1 27 b 1 11 w 1 1 b 0 20 w 1 8 b 1 6 w 1 2 w ½ 5 b ½ 7 47 42½ 37,75 6 4
4 7 IM GULIEV LOGMAN 0 2373 AZE 25 w 1 22 b 1 20 w 1 5 b 0 28 w 1 7 b ½ 1 w 1 6 b 1 2 b ½ 7 46½ 42 38,00 6 5
5 4 GM BENIDZE DAVIT 0 2474 GEO 24 b 1 19 w 1 9 b 1 4 w 1 1 w ½ 6 b ½ 2 b 0 8 w 1 3 w ½ 6½ 51 45½ 39,75 5 4
6 6 IM JAVAKHADZE ZURAB 0 2440 GEO 21 b 1 23 - + 8 w 1 2 w ½ 13 b 1 5 w ½ 3 b 0 4 w 0 20 b 1 6 48½ 44 32,25 5 4
7 8 IM DARBAN MORTEZA 0 2340 IRI 44 b 1 17 w 1 13 b ½ 14 w 1 2 b 0 4 w ½ 15 b ½ 16 w 1 9 b ½ 6 47½ 42 31,50 4 5
8 14 DEMİRÇİN KASIM 2077 1959 TUR 40 b 1 51 w 1 6 b 0 53 w 1 19 b 1 3 w 0 17 b 1 5 b 0 23 w 1 6 43½ 39½ 27,00 6 5
9 11 YARAN ŞİAR 2163 2037 TUR Y 30 w 1 18 b 1 5 w 0 26 b ½ 29 w 1 11 b 1 14 w 0 12 b 1 7 w ½ 6 43½ 39 30,25 5 4
10 13 BACAK MUHAMMED KAAN 2049 1984 TUR 18 w 0 49 w 1 38 b 1 27 b ½ 26 w 1 12 b ½ 23 w 1 1 b 0 11 w 1 6 42 38 27,00 5 4
11 12 ARSLAN ERDAL 2064 2020 TUR 41 b 1 33 w 1 3 b 0 17 w 1 16 b ½ 9 w 0 19 b 1 15 w 1 10 b 0 5½ 45 41 26,75 5 5
12 10 WOLF WALTER 0 2214 GER S55 31 b 1 37 w 1 2 b 0 13 w ½ 18 b 1 10 w ½ 16 b ½ 9 w 0 30 b 1 5½ 44 40 26,50 4 5
13 1 GM RASULOV VUGAR 0 2530 AZE 38 w 1 16 b 1 7 w ½ 12 b ½ 6 w 0 27 b ½ 26 w 1 14 b 1 1 w 0 5½ 44 39½ 27,50 4 4
14 9 FM ANNABERDİYEV BABAGELDİ 2334 2274 TUR 35 w 1 43 b 1 1 w 0 7 b 0 44 w 1 22 b 1 9 b 1 13 w 0 17 b ½ 5½ 43 39½ 24,75 5 5
15 17 KAPLAN BAHADIR 1896 1915 TUR Y 57 w 1 1 b 0 25 w 1 18 b ½ 27 w ½ 43 b 1 7 w ½ 11 b 0 29 w 1 5½ 40½ 37 23,50 4 4
16 18 SAYGILI MUHAMMET SEDAT 1952 1898 TUR S55 Y 46 b 1 13 w 0 39 b 1 21 w 1 11 w ½ 20 b ½ 12 w ½ 7 b 0 26 w 1 5½ 40½ 36½ 24,50 4 4
17 23 DEMİRBAŞ FATİH 1912 1815 TUR Y 54 w 1 7 b 0 31 w 1 11 b 0 30 w 1 28 b 1 8 w 0 21 b 1 14 w ½ 5½ 40½ 36½ 23,25 5 4
18 42 AYTEKİN MURAT EREN 1652 0 TUR 10 b 1 9 w 0 37 b 1 15 w ½ 12 w 0 26 b 0 36 w 1 43 b 1 28 w 1 5½ 40 36 24,75 5 4
19 19 KÜRÜZ YUSUF 1969 1892 TUR 45 w 1 5 b 0 44 w 1 47 b 1 8 w 0 31 b 1 11 w 0 27 b ½ 32 w 1 5½ 39½ 36 22,25 5 4
20 15 ÖZBİLİCİ ABDULLAH 1989 1940 TUR 36 w 1 50 b 1 4 b 0 22 w 1 3 b 0 16 w ½ 27 w ½ 24 b 1 6 w 0 5 44 40 22,50 4 4
21 35 ÇAKIN AHMET BURAK 1698 1534 TUR 6 w 0 54 b 1 23 w 1 16 b 0 34 w 1 29 b 0 47 - + 17 w 0 43 b 1 5 38 34½ 20,50 5 4
22 26 CM ÖZENİR EKİN BARIŞ 1878 1730 TUR 56 b 1 4 w 0 42 b 1 20 b 0 36 w 1 14 w 0 31 b 1 26 b 0 27 w 1 5 38 34½ 16,50 5 5
23 21 KORKMAZ TURHAN 1926 1863 TUR 48 w 1 6 - - 21 b 0 49 w 1 35 b 1 42 w 1 10 b 0 29 w 1 8 b 0 5 36½ 34 17,00 5 4
24 33 AYAN BENGÜ SENA F 1682 1558 TUR 5 w 0 48 - - 57 b 1 40 w 1 42 b 0 41 w 1 48 b 1 20 w 0 36 b 1 5 34½ 31 17,50 5 4
25 36 ÇAKIN HASAN ALİ 1539 1495 TUR 4 b 0 52 w 1 15 b 0 42 w 0 48 b 0 50 b 1 54 - + 45 w 1 40 w 1 5 32 29½ 15,50 5 4
26 22 ÖZTÜRK YAVUZ 1948 1825 TUR Y 42 b 1 2 w 0 35 b 1 9 w ½ 10 b 0 18 w 1 13 b 0 22 w 1 16 b 0 4½ 45 40½ 21,50 4 5
27 24 CM AYDINÇELEBİ KAĞAN 1870 1763 TUR 52 b 1 3 w 0 48 b 1 10 w ½ 15 b ½ 13 w ½ 20 b ½ 19 w ½ 22 b 0 4½ 42 39½ 18,25 2 5
28 16 DENİZ MEDENİ 2012 1928 TUR Y 47 b 0 41 w 1 29 b 1 43 w 1 4 b 0 17 w 0 35 b 1 30 w ½ 18 b 0 4½ 39½ 36 17,75 4 5
29 20 İŞLEKEL TAHSİN 1707 1871 TUR 49 b ½ 47 - + 28 w 0 46 w 1 9 b 0 21 w 1 32 w 1 23 b 0 15 b 0 4½ 38 34½ 17,75 4 4
30 40 ŞAHİN HAYRUN NİSA F 1681 1434 TUR 9 b 0 55 w 1 53 b 0 33 w 1 17 b 0 38 w 1 34 w 1 28 b ½ 12 w 0 4½ 38 34 16,25 4 4
31 39 YASSIBAĞ İPEK ASLI F 1619 1480 TUR 12 w 0 59 - + 17 b 0 37 w 1 53 b 1 19 w 0 22 w 0 34 b ½ 42 b 1 4½ 37½ 34 17,25 4 4
32 32 KOÇAÇOĞLU AYHAN 1567 1574 TUR 2 b 0 46 w ½ 49 b 0 45 b 1 47 w 1 37 w 1 29 b 0 42 w 1 19 b 0 4½ 36 32½ 17,75 4 5
33 29 ATAŞ REMZİ 1622 1584 TUR S55 59 w 1 11 b 0 47 w 0 30 b 0 45 w 1 36 b 0 - - 1 48 w 1 35 b ½ 4½ 34 31 15,25 3 4
34 34 KOÇ DOĞAN MEHMET 1758 1556 TUR 3 b 0 42 w 0 52 b 1 48 w 1 21 b 0 46 w 1 30 b 0 31 w ½ 44 b 1 4½ 32½ 30 13,00 4 5
35 38 ALTUNBAY ÖNDER 1654 1489 TUR 14 b 0 56 w 1 26 w 0 55 b 1 23 w 0 49 b 1 28 w 0 50 b 1 33 w ½ 4½ 31 29½ 9,50 4 4
36 44 YİĞİTER FATİH 1608 0 TUR Y 20 b 0 53 w 0 56 b 1 38 w 1 22 b 0 33 w 1 18 b 0 37 w 1 24 w 0 4 37 33 12,50 4 4
37 27 ÇUBUKÇU HÜSEYİN FEHMİ 1828 1718 TUR S55 58 w 1 12 b 0 18 w 0 31 b 0 40 w 1 32 b 0 52 w 1 36 b 0 46 w 1 4 35 31½ 13,50 4 4
38 30 AKAR NİLAY F 1623 1578 TUR 13 b 0 40 w 1 10 w 0 36 b 0 52 w 1 30 b 0 45 w 0 49 b 1 50 w 1 4 33 30½ 11,50 4 4
39 31 MERTOĞLU HÜSEYİN 1614 1577 TUR Y 1 w 0 45 b 1 16 w 0 50 b 0 56 w 1 47 b 0 49 w 1 40 b 0 48 b 1 4 33 30½ 9,00 4 5
40 43 BATMAZ ONUR UTKU 1644 0 TUR 8 w 0 38 b 0 54 w 1 24 b 0 37 b 0 56 w 1 55 b 1 39 w 1 25 b 0 4 32½ 31 9,00 4 5
41 41 BALABAN ASRIN 1596 1375 TUR 11 w 0 28 b 0 45 w 0 54 b 1 55 w 1 24 b 0 50 w 0 - - 1 51 b 1 4 30 27½ 9,50 3 4
42 51 MACİT YALÇIN 1460 0 TUR 26 w 0 34 b 1 22 w 0 25 b 1 24 w 1 23 b 0 43 w ½ 32 b 0 31 w 0 3½ 38 34 16,25 3 4
43 28 ÇİLEKAYA TAHİR 1594 1658 TUR Y 55 b 1 14 w 0 51 b 1 28 b 0 50 w 1 15 w 0 42 b ½ 18 w 0 21 w 0 3½ 34½ 32 8,75 3 4
44 37 EVİN ABDULKERİM 1551 1490 TUR 7 w 0 58 - + 19 b 0 51 w 1 14 b 0 48 w 0 56 b 1 46 b ½ 34 w 0 3½ 33½ 31 8,25 3 4
45 48 YÜCEL ERSİN 1549 0 TUR Y 19 b 0 39 w 0 41 b 1 32 w 0 33 b 0 55 w 1 38 b 1 25 b 0 52 w ½ 3½ 32 30 10,00 3 5
46 47 KAPAR ONUR YETKİN 1550 0 TUR 16 w 0 32 b ½ 50 w 1 29 b 0 49 w ½ 34 b 0 51 b 1 44 w ½ 37 b 0 3½ 31 28½ 10,50 2 5
47 45 EYLEN TAHİR TARIK 1600 0 TUR 28 w 1 29 - - 33 b 1 19 w 0 32 b 0 39 w 1 21 - - - - - - - - 3 37½ 33½ 12,50 3 2
48 50 KARABACAK HAYDAR 1489 0 TUR 23 b 0 24 - + 27 w 0 34 b 0 25 w 1 44 b 1 24 w 0 33 b 0 39 w 0 3 36 32½ 11,00 3 4
49 49 BÜKÜLMEZ REŞİT 1523 0 TUR 29 w ½ 10 b 0 32 w 1 23 b 0 46 b ½ 35 w 0 39 b 0 38 w 0 - - 1 3 36 32½ 10,25 1 4
50 54 MERTOĞLU ŞÜKRAN F 1374 0 TUR Y 53 b 1 20 w 0 46 b 0 39 w 1 43 b 0 25 w 0 41 b 1 35 w 0 38 b 0 3 33 29½ 11,50 3 5
51 59 SAĞLAM MELİKE NUR F 1001 0 TUR Y - - 1 8 b 0 43 w 0 44 b 0 54 w 0 52 b 1 46 w 0 56 b 1 41 w 0 3 28½ 26½ 6,50 2 4
52 53 SAĞLAM BÜNYAMİN 1405 0 TUR Y 27 w 0 25 b 0 34 w 0 57 - + 38 b 0 51 w 0 37 b 0 55 w 1 45 b ½ 2½ 30 27½ 5,75 2 4
53 25 KAPLAN CEM AZAD 1824 1747 TUR 50 w 0 36 b 1 30 w 1 8 b 0 31 w 0 - - - - - - - - - - - - 2 33½ 30½ 8,50 2 2
54 52 US ÖMER 1424 0 TUR Y 17 b 0 21 w 0 40 b 0 41 w 0 51 b 1 - - 1 25 - - - - - - - - 2 30½ 28 5,00 1 3
55 57 ALKIŞ ÇAĞLA NUR F 1037 0 TUR Y 43 w 0 30 b 0 - - 1 35 w 0 41 b 0 45 b 0 40 w 0 52 b 0 56 w 1 2 28½ 26½ 3,50 1 4
56 55 BUNDUK DURSUN 1266 0 TUR Y 22 w 0 35 b 0 36 w 0 - - 1 39 b 0 40 b 0 44 w 0 51 w 0 55 b 0 1 29½ 27 2,50 0 4
57 46 YÜCE MUSTAFA 1599 0 TUR Y 15 b 0 - - - 24 w 0 52 - - - - - - - - - - - - - - - - - 0 28 26½ 0,00 0 1
58 56 KARAKOÇ MUSTAFA 1100 0 TUR Y 37 b 0 44 - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - 0 25 23½ 0,00 0 1
58 KOÇAK SEVGİ F 1034 0 TUR 33 b 0 31 - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - 0 25 23½ 0,00 0 1

28 Mart 2014 Cuma

muhtemel seçim sonrası


30 mart seçimlerinin sonuçları merakla beklenmektedir. Muhtemelen seçim sonunda iktidar partisinin oyları 38-50 arasında olacaktır. Muhalefet bu sonuçları , son genel seçimlere göre yorumlayıp , iktidarın güven kaybettiğini öne sürüp , erken seçime gitmeyi teklif edecektir. İktidar ise son mahalli seçimlere göre yorumlayıp oylarını artırdığını iddia edecektir.Yani kör dövüşü devam edecektir.
Eğer oylar 35 civarına inerse , saldırganlık daha da artacak ,yargı tamamen by-pass edilip, sanıklar karakoldan cezaevine gönderilecek,tüm haberleşmeler, belki mail ve internet bile kapatılacaktır.
Oyların 45 üstü olması halinde monarşi daha da katılaşacak , tüm insan hakları ve özgürlükler tamamen kaldırılacaktır. İnönünün tek parti dönemine rahmet okutulacaktır.
Sonuç ne olursa olsun , seçimden sonra Türkiyenin daha da gerileceği kesindir. Sokaklardaki gerginlik daha da artacak , çatışmalar 12 eylül öncesini aratmayacak hale gelecektir.
Seçim sonunda özerklik ve üstünlük ilanı , bu anarşi ortamını daha da körükleyecektir.
Piyasalar bu kaosa ayak uyduracak , dövizde artış , faizlerdeki artış , borsada düşüş olarak karşımıza çıkacak , talep azalırken üretimdeki düşüş birçok problemi beraberinde getirecektir.
İktidarın yeniden askerle kucaklaşmaya çalışması , denize düşenin yılana sarılmasına benzetilebilir. Asker kuyruk acısını henüz unutmuş değil.
Toplumdaki akp ve akp karşıtı kamplaşma daha belirgin olarak artacaktır.
Tahliye olan topal reis yeni numaralarla gündeme gelecektir ve ateşin üstüne benzin dökecektir.
Seçimin galibi her tarafa kafa tutabilen , pervasızca tehditler savurabilen BDP olacaktır.
Eşitlik isteyen BDP üstün duruma gelmiştir.
Seçim öncesi söylenen yalanların hiç birisi gerçekleşmeyecektir. Vatandaş bir seçim aldatmacasını daha sineye çekecektir. Seçimlerin bir yalan kampanyası olduğu , cumhuriyet sonrası yapılan hiçbir seçimin ülkeye huzur ve refah getirmediği bir kez daha görülecek ama anlaşılmayacaktır.
Seçimleri daha iyi anlayabilmek için Mahir Kaynak ' ın 28 şubat sürecinde yazdığı , benim 2010'da bloğa koyduğum "av partisi" yazısının defalarca okunması gerekir.

m.sedat saygılı

13 Mart 2014 Perşembe

Günün anlam ve önemine ithafen tekrar yayınlıyorum.


itiraf


Hasan CEMAL / Milliyet / 28.05.2006 pazar

Nil kıyısındaki sazlıkların üzerinden hışırtıyla esen hafif bir rüzgâr, aynı zamanda geçmişin derinliklerinden sesler getiriyor.
Ankara ayakta!
"Kahrolsun emperyalizm!"
Kalabalık dalgalanarak yürüyor.
"Kahrolsun işbirlikçi iktidar!"
Öğretim üyeleri cüppeleriyle en ön safta. Mülkiye'yle Hukuk'un önünden yola çıkıyoruz. Öğrenciler, devrimciler... Büyük ve öfkeli bir kalabalık Cebeci'den Kızılay'a doğru akıyor. Yumruklar sıkılı, sloganlar çığlık çığlığa:
"Demirel istifa!"
Ben de bağırıyorum.
Oysa gerçeği biliyorum.
Mustafa Kuseyri'yi ülkücüler ya da faşistler öldürmedi bir gün önce. Mülkiye'de, Basın Yayın Yüksek Okulu'nun bir odasında bir arkadaşının kaza kurşunuyla öldü. Ama kanı yerden silindi, dekor hazırlandı ve senaryo hemen yazıldı:
Faşistlerin siyasal cinayeti!
Kuseyri'yi ülkücüler öldürdü!
Hem Kızılay'a doğru yürüyor, hem Başbakan Demirel'in istifasını istiyoruz. Adalet Partisi lideri Demirel bizim 'sınıf düşmanı'mızdı. Yumruklar havada, avazımız çıktığı kadar bağırıyoruz:
"Ordu gençlik el ele, milli cephede!"
Askeri kışkırtmak için her yol mubahtı. Darbe peşindeydik çünkü. Sandıktan Demirel gibi Amerikan işbirlikçileri, Nurcular yani karşı devrim çıkıyordu çünkü... Demokrasi gerçek demokrasi değil, 'sandıksal demokrasi'ydi çünkü...
Sonunda istediğimiz oldu:
Darbe geldi, demokrasi rafa kalktı 12 Mart 1971'de. Ama yalnız Demirel değil biz de devrildik. Sonra idamlar, işkenceler, hapisler...
35 yıl geçmiş!
O reklamdaki cin gibi veletin sesi kulağımda:
"Kafayı kullan!"
Evet, kafayı kullan ve aynı filmi bir daha seyretme. "Bütün dünler bugünleri aydınlatan fenerlerdir" diyen Shakespeare'e kulak ver.