HOŞ GELDİNİZ

Siyasetçi doğru olanı değil , uygun olanı söyler.

24 Ağustos 2017 Perşembe

Cemaatin siyasi yapı olduğunu önceden haber veriyor

Bundan tam iki yıl önce, 7 Şubat 2012 tarihinde İstanbul'da Özel Yetkili Savcı Sadrettin Sarıkaya MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı gözaltına almaya çalıştı. Başbakan Erdoğan'ın ameliyat masasında olduğu saatlerde gerçekleştirilen bu operasyon, 17 Aralık darbesi gibi bir siyasi krize dönüştü. Paralel yargının ilk önemli operasyonu olarak tarihe geçen 7 Şubat darbesi, Başbakan Erdoğan tarafından aylar sonra "hedef bendim, beni de tutuklayacaklardı" şeklinde özetlenmişti.
17 Aralık operasyonu, Suriye'ye giderken durdurulan Tırlar, paralel devletin AK Parti iktidarına yönelik başlattığı topyekün savaş, 7 Şubat üzerindeki sis perdesini de büyük ölçüde kaldırdı. Paralel yargının aktörleri birer birer deşifre olurken 7 Şubat 2012'de Türkiye demokrasisinin nasıl büyük bir tehlike atlattığını şimdi daha iyi anlıyoruz.
7 Şubat MİT operasyonunun yada paralel yapının ilk yargı darbesi girişiminin yıldönümünde MİT Eski Daire Başkanı Prof. Mahir Kaynak 7 Şubat operasyonu ile 17 Aralık darbesi arasındaki ilişkiyi, paralel yapıyı ve bu siyasi krizden çıkış yollarını anlattı.
7 ŞUBAT MİT OPERASYONU "YENİ TÜRKİYE"YE KARŞI YAPILDI
-Mahir Bey, bundan tam iki yıl önce Türkiye 7 Şubat MİT operasyonunu ya da paralel devletin ilk yargı darbesi girişimini yaşadı. Sizce 7 Şubat operasyonunun amacı neydi?
Görünüş itibariyle Hakan Fidan'a karşı çıkıyor gibi bir hava yaratıldı. Aslında Milli İstihbarat Teşkilatı'nın görüşü değişiyordu. Çalışma usulleri değişiyordu. MİT yeni bir strateji geliştiriyordu. Buna karşı bir hareket yapıldı. Aslında bu operasyon Türkiye'deki değişime karşı yapıldı. Bugüne kadar MİT'ten hiç şikayetçi olmadılar. Çünkü MİT yanlış bir strateji uyguluyordu. Onu da şöyle özetleyebiliriz. İnsanları ideolojilerine göre tasnif ediyor ve bunların iyisi ve kötüsü olduğunu düşünüyorlardı. Halbuki istihbarat teşkilatının görevi, yabancıların operasyonlarını bulmaktır. Yani iyi bir ideolojinin de arkasına girebilirler. Mesela bugüne kadar darbeyi hep Atatürkçülük adına yaptırdılar. Fakat onlar da içindeydiler. Biz oturduk komünizm peşinde koştuk. Oysa Türkiye'de komünist yoktu…
-Çözüm Süreci ile 7 Şubat operasyonunun bir ilişkisi var mı?
Var tabi. Hakan Fidan'ın MİT'in başına geçmesiyle çözüm sürecinde mesafe alındı. Geçmişteki anlayışa göre PKK hiçbir şekilde affedilmeyecekti. Muhatap olarak alınmayacak ve müzakere edilmeyecekti. Başından beri PKK ve Öcalan'ın bölücü olduğu düşünüldü. Ben de başından beri bunların bölücü olmadığını söyledim.
-Yani Hakan Fidan'ın Kürt sorununun çözümünde izlediği yöntemi doğru buluyor musunuz?
Kürt sorunu barışcıl bir şekilde çözülebilir. Bence bu doğru bir yöntem. Nitekim son bir yıldır tek bir kurşun sıkılmamış olması, şehit cenazelerinin gelmiyor olması bunun göstergesi. Çünkü oradaki insanların Türkiye düşmanlığı yoktur. Orada birtakım problemler vardır. Bu problemleri çözdüğünüz zaman mesele biter. Bu problemler de çözümü olmayan problemler de değil. Yani onların herhangi bir şekilde ayrışma gibi bir politikaları yok. Yalnız dünya şartları onları Türkiye ile karşı karşıya getirdi. Bunda bizim de kabahatimiz var.
MİT'İN GÜLEN CEMAAT'İNİ İZLEMESİ ÇOK DOĞAL
Sizce Gülen cemaati ile Hakan Fidan arasındaki mesele nedir? Cemaat medyası ilk günden bu yana Hakan Fidan'a karşı tavırlı. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Buna şaşırmamak lazım. Çünkü Cemaat bir dini hareket değil siyasi bir harekete dönüştü. Siyasi harekete dönüşünce onun MİT tarafından takip edilmesi doğal hale gelir. Hakan Fidan da onları takip edecektir. Cemaat bunu anladı ve Hakan Fidan'dan rahatsız oldu. Onun için Cemaat Hakan Fidan'ı tasfiye etmek istedi. Cemaat "MİT eskisi gibi irticaya baksın, cami etrafında birkaç kişi bulsun, irticanın bizimle ilgisi yok, onlarla uğraşsın" dedi. Ancak MİT'in yeni yapısı eski Türkiye'yi andıran bir istihbarat anlayışına izin vermiyordu. Cemaat bu yüzden ilk günden bu yana Hakan Fidan'a alerji duyuyor.
7 ŞUBAT İLE 17 ARALIK KARDEŞ DARBELERDİR
-Sizce 7 Şubat operasyonu ile 17 Aralık darbesi arasında bir bağlantı var mı?
7 Şubat ile 17 Aralık operasyonları aslında kardeş darbelerdir. İkisi aynıdır. Bir yanda MİT'in yeniden dizayn edilmesini önlemek ve Hakan Fidan'ı tasfiye etmek istediler. Diğer taraftan Türkiye'de "yolsuzluk" adlı bir oyun oynadılar. 7 Şubat'da vatan hainliği, 17 Aralık'ta yolsuzluk maskesi ile yargı operasyonu yapıldı. Sürekli yolsuzluktan bahsediyorlar. Bende onlara şunu sordum: Bunların hepsi aynı anda mı oluştu? Çeşitli zamanlarda olan olayları, neden o zaman takip etmediniz de bir bütün haline getirerek bugün sahneye koydunuz. Amaç açıkça iktidarı zayıflatmaktır.
FETHULLAH GÜLEN HOCA'NIN ABD İLE NE İLİŞKİSİ VAR?
Fethullah Gülen Hoca ABD'ye giderken bir yazı yazdım. Yazının ismi "Av Partisi" idi. Geçmişte avlanmak isteyen asilzadelere karşı avlar gürültülerle önlerine sürülür. Burada da öyle oldu galiba, dedim. Fethullah Gülen Hoca'nın ABD ile ne ilişkisi var? Onu gönderen de Çevik Bir. Burada problem çözülmeliydi. ABD'ye gidince Fethullah Gülen sorununun büyüyeceği düşünülmeliydi.
AK PARTİ-CEMAAT KAVGASI ASLINDA KÜRESEL BİR MEYDAN MUHAREBESİDİR
Ben eskiden beri böyle bir çatışma olacağını tahmin ediyordum. Şöyle bir tarif yaptım: Dünya üzerindeki büyük mücadelenin meydan muharebesi Türkiye'de yapılacaktır. Bu çok açık bir Meydan Muharebesidir. Kim kazanırsa dengeler o yönde değişecektir. Bu savaşta Gülen Cemaati'nin destekleyen küresel güçler, bu nedenle Tayyip Bey'i tasfiye etmek istiyorlar. Bu kişiliğinden ya da yolsuzluk iddialarından kaynaklanmıyor.
GÜLEN CEMAATİ KÜRESEL SERMAYENİN YANINDA YERALDI
Güln Cemaati'nin küresel bağlantılarından bahsettiniz. Bunu biraz açar mısınız?
Gülen Cemaati dünya çapında bir organizasyondur. Buna bir renk vermek lazımdır. ABD kendi rengini veremeyeceği için İslam rengini verdi. Cemaatin hangi dünya gücü tarafından desteklendiğini çözmek lazım. Kendi başına bütün bu işleri yapmasına imkan yok. Ben şöyle düşünüyorum. Dünya üzerindeki çatışma ulus devletlerle küresel sermaye arasındadır. Hatta 11 Eylül'de uçaklar düştüğü zaman televizyonda da bunu söyledim ve "Bu savaş başlamıştır" dedim. Cemaatin küresel sermaye tarafından desteklendiğini düşünüyorum. Onun için tasfiyesi kolay değil. Öteki tarafta Obama'nın temsil ettiği, Putin'in temsil ettiği daha sonra da Erdoğan'ın eklendiği ulus devletler var. Şimdi bu iki cephe savaşıyor.


BU KRİZDE İKTİDARI BAŞARIYA YAKIN GÖRÜYORUM
-Sizce bu savaşta bir uzlaşma olur mu? İktidarın geri adım atma ihtimali olabileceğini düşünüyor musunuz?
Aslında çözüm olur ama ben bunun olabileceğini zannetmiyorum. Sonuna kadar mücadele edecekler. Halk başarı kazananı reddetmez. Başbakan dindar değil mi? Halk, cemaatin dindar bir Başbakan tarafından tasfiye edilmesinden rahatsızlık duymaz. Ben bu savaşta iktidarı başarıya daha yakın görüyorum. Ancak iktidar birtakım siyasi güçlerle birleşmek durumunda. CHP Cemaat kanadına geçmiş gibi görünüyor. Şu anda istikameti belli olmayan MHP'dir. O da yerini tayin etse Türkiye'de hangi tarafın güçlü olduğunu söyleyebiliriz.
CEMAAT, KÜRESEL GÜÇLERİN SİYASİ SİMGESİ HALİNE GELDİ
-Çözüm öneriniz var mı?
Çözüm önerim şu: Cemaat Türkiye içerisindeki siyasi hareketlerden herhangi birini destekleyebilir. Aslında dini harekete yakışmaz ama bu kadarını yapmasında sorun yok. Halbuki şimdi dünya ölçeğindeki küresel bir hareketin siyasi simgesi haline geldi. Bundan kurtulmalıdır. Sadece Türkiye'yi düşünmelidir. Küresel sermayecilerle aynı politikayı izliyor. Gelsin Türkiye'yi ulus devlet olarak kurtarmaya çalışsın. Çevremizle ilgili ilişki kuralım. Benim Gülen Cemaati'ne bu krizden çıkış önerim budur.

19 Ağustos 2017 Cumartesi

SICAK SAVAŞ ( alıntı)


 Aşağıdaki yazı takvim gazetesi yazarı Ergun Diler tarafından 15.08.2017 tarihinde  yazılmıştır.
Yazı biraz eksik , biraz fazla  ile Türkiye standartlarının çok üzerindedir. Bu tesbitler sayın yazara aitse kendisini tebrik ediyorum , değilse de toplumu aydınlatmaya vesile olduğu için teşekkür ediyorum.
  Türkiye üzerinde iki buyuk gücün yıllardır süren savaşı devam ediyor. Ben çatışmanın taraflarını böyle yazdığım zaman , bunlar zaten müttefik değil mi ? neden çatışsınlar ki ? diye soranlar ,itiraz ednler oluyordu. Çok zaman yanyana birlikte olan iki gücün çatışması pek mantıklı  gelmiyordu.
  Ancak buradaki Buckingham sadece ingiltereyi değil , küresel sermayeyi temsil ediyor.
  Darbenin en önemli  siyasi sonucu daha önce de yazdığım gibi , bizi  Avrupan koparmak ,AB görüşmelerini bitirmek  ve  baasla yönetilen ortadoğu  ülkeleri statüsüne sokarak kontrol altında tutmaktı ve öyle de oldu. Tarafımızdan  başlatılan Almanya gerginliği de  darbenin devamıdır. Alt kısımlarda yazılan Türkiye , Fransız ve İngiltere yakınlaşmalarının , bu ortamda olabileceğine fazla  ihtimal  vermiyor ve çok mantıklı bulmuyorum .
   Konuyla ilişkili olarak rahmetli Mahir Kaynak 'ın da bir sözü vardı . " İngiltere Türkiye üzerindeki etkinliğini kaybederse , dünya üzerindeki itibarını da kaybeder "

M.Sedat Saygılı

Sıcak savaş

  A rtık savaş gizlenemeyecek bir boyuta ulaştı. Açıktan geliyorlar, açıktan vuruyorlar. Ve bir anda örgütleniyorlar. Sıradan insanlar daha "Ne oluyor?" sorusunu soramadan istihbarat örgütleri amaçlarına ulaşıyor... Sadece bizim etrafımızda değil, her yerde böyle... Amerika'yı gördünüz.
Sokaklar bir anda karıştı. Çılgın bir sürücü kalabalığın arasına daldı ve dehşet saçtı. Peki ne oldu? Mesaj neydi? Kim, kime ne demek istiyordu? Üzerinde durmamız gereken de tam bu! Savaşın taraflarını ve metotlarını görmek açısından...
Gelin gazetelerde, televizyonlarda olmayanlara bakalım... Ki, işin özü de burası...
Artık savaş net bir şekilde PENTAGON ile BUCKINGHAM arasında... Gizlemek için iki tarafın da bir çabası yok... Savaş artık sokaklara indi. Biraz geriye gidelim...
Amerikan İçsavaşı döneminde Britanya'ya büyük sempati ile bakan bir GENERAL vardı... Bu generalin adı Robert E.
Lee'ydi! Yani heykelinin kaldırılması istenen GENERAL! Heykel müthiş bir semboldü.
Heykeli kaldırarak aslında Buckingham'a " Sizi bu ülkeden atıyoruz!" mesajı verilmek istendi. Ancak İngiltere'nin, daha da önemlisi MI6'nın en güçlü olduğu eyalet Virginia, kent ise Charlottesville'di. MI6 devreye girdi ve bir anda sokaklar karıştı...
Pentagon HEYKEL üzerinden İngilizler'i kovmak isterken İngiliz istihbaratının karşılık vermesiyle sokaklarda kendilerine karşı olan onbinleri buldular! İstihbarat örgütleri kıyasıya savaşıyordu!
MI6'nın organize ettiği oluşum, ABD'de ciddi iç karışıklığa neden olabilecek bir sonuç doğurabilecek güçte. Pentagon bunu gördü. Onlar da MI6'in bu kadar kısa sürede bu kadar etkili karşılık vereceklerini düşünmüyordu. Ama cevap etkileyici ve korkutucuydu!
Pentagon da Buckingham Sarayı da aslında aynı hedefi istiyor. İkisi de artık tek kutuplu bir dünyaya inanıyor. O nedenle kavga ikisi arasında şiddetlendi. Mayıs ayının ortalarına doğru İngiliz istihbaratının Amerikan istihbaratıyla ortaklığının son bulduğunu açıklaması, savaşın en resmi göstergesiydi. MI6 ve CIA merkezine rahatlıkla giren iki ülke ajanlarının girişleri yasaklandı. Ortak güvenli ev olarak kullanılan merkezler de sonlandırıldı.
İngilizler sokakları karıştırırken Pentagon kimsenin bilmediği bir yerde kanlı bir cevap verdi... Aynı saatlerde! Suriye'nin Türkiye sınırında, muhaliflerin kontrol ettiği İdlib'de Beyaz Miğferliler olarak bilinen İngiliz merkezli özel oluşum biriminin gizli üssüne bir saldırı düzenlendi. İngiltere'nin özel olarak yetiştirdiği 10 Beyaz Miğferliler öldürüldü.
Pentagon bu saldırıyla, Buckingham Sarayı'na " Dünyanın her noktasında size karşılık verebilecek güçteyiz. O nedenle, ABD içinde bir operasyona kalkışma" mesajı yolladı. Pentagon saldırıya devam edecekti. Karşılık bulsa da...
Pentagon, Charlottesville operasyonuyla birlikte yeni saldırı planına geçti. İngiltere'nin diplomatları da dahil çok kişi Pentagon'un hedefinde. Özellikle İsrail, Türkiye, Fransa, İtalya, Libya ve Katar'daki İngiliz diplomatları için büyük risk başladı.
Pentagon, İngiltere'nin de çok ciddi bir planla saldırıya geçeceğini, hatta geçtiğini gördü. Charlottesville'deki olay, hem Pentagon'u hem de Trump'ı hedefe koymuş durumda. HEYKEL meselesinden sonra Trump muhalifleri de sokağa çıktı ve gösterilere başladı. Bir de siyahilerin gösterilere destek vermesi, ABD için büyük risk. Amerika'daki siyahları harekete geçirecek güç ise Fransa.
FERGUSON olaylarını hatırlayın!
Sokakları karıştıran FRANSIZ İSTİHBARATIYDI! Yazmıştık... Fransa Dış İstihbarat Birimi DGSE'nin imzası vardı olayların altında! Tam da bu noktada yeni bir ittifaka dikkat çekmemiz şart.
Geçmişin en büyük iki rakibi olan Fransa ile İngiltere son dönemde özellikle MACRON'dan sonra yakınlaşmakta.
Hızla hem de... Adeta geçmişin üzerine sünger çekmişler... Rekabet bırakılmış, ortaklık öne çıkmış.
İşte ABD'de sokaklar tansiyon ile tanışmış iken DGSE de buralarla ilgili olarak hazırlıklarını tamamladı. DGSE'nin başına haziran sonunda çok özel bir isim atandı. Bernard Emie, DGSE Başkanı oldu.
Uzun süre Türkiye, ardından İngiltere ve son olarak Cezayir'de Fransa Büyükelçisi olarak görev yapan Bernard Emie, tam bir Ortadoğu kurdu.
Dahi yeteneğine sahip biri. Bernard Emie'nin DGSE'nin başına getirilmesi, bölgede Türkiye, İngiltere ve Fransa ortaklığının deklaresi oldu.
Tabi anlayana...
Pentagon, Bernard Emie'nin büyük bir tehlike olduğunu biliyor. Bernard Emie, Amerikan'ın geleceği için büyük risk. Çok etkin biridir.
Hiçbir istihbarat başkanının kişisel olarak dış ülkelerde operasyon yapma gücü yoktur. Ancak Emie, şu anda bağımsız olarak 20 ülkede operasyon yapabilecek güce sahiptir. Pentagon'un korktuğu da bu!
20 ülke içinde ABD var!
İlk sıralarda hem de...
Artık dünya başka bir eşiğe geldi...
Dünyanın hiçbir noktasındaki gösterileri sıradan halk ayaklanması olarak görmeyeceğimiz bir döneme girdik.
İngiltere, Fransa ve Türkiye bu konuda hazırlıklarını yaparken Pentagon da kendi planları için uğraş vermekte.
İSYANLAR için büyük çaba harcanmakta! Yakında göreceğiz pek çoğunu zaten!
ABD, Ortadoğu'da etkin olmak için operasyonlar yaparken iç karışıklık korkusuyla çok daha derin kararları uygulamak zorunda. Ancak bunu başarması için CIA'nın yüzde 100 bağlılığına ihtiyacı var. CIA'nın da yüzde 100 olarak Beyaz Saray'a bağlı olmadığını biliyoruz.
Her şey ortada zaten...
Bir de iç karışıklık durumunda öne çıkan FBI var. Ülkede yaşanabilecek iç karışıklığı engellemek için FBI'ın çok güçlü olması şart.
Ancak son dönemde yaşananlar da FBI'ın Beyaz Saray tarafından yüzde 100 güvenle bakılan bir kurum olmadığını ortaya koyuyor.
ABD hem CIA'da hem FBI'da sorun yaşıyor... Trump'ın giden danışmanı ne dedi:
" Yerleşik güçler Trump'ı istemiyor.
Bunlar da BEYAZ SARAY'da. Bir yolunu bulup gönderecekler..." Zaten ABD'nin içi karmakarışık.
Kimin eli kimin cebinde belli değil...
Wall Street, Trump'ın geleceğini 4 madde üzerinde topladı!
4 ihtimalli akıl oyunu bu!
Wall Street, ilk olarak Trump karşıtı soruşturmaların uzun yıllar alacağını düşünüyor. Bu nedenle DAVALAR çok iç açıcı gelmiyor...
Hukuktan ümit kesilmiş durumda.
İkinci ihtimal ise en güçlü olanı! Trump baskılar sonucu görevini 2018'de Başkan Yardımcısı Mike Pence'e bırakmak zorunda kalacak. Bu ihtimal finans tarafından destekleniyor. Hem de sınırsız bir şekilde.
Üçüncü ihtimal ise soruşturmalar, saldırılar ve etrafını çevirme harekatları Trump'ı zayıflatacak. Ancak tersi de mümkün! Trump'ın direniş gösterip ABD'yi yıkıma götürmesinden korkuluyor.
Son ihtimal ise Trump tüm suçlamalardan aklanıp Başkan olarak kalacak.
Saldırıları bertaraf etmiş olarak yoluna devam edecek.
Bu da finans sektörünün tamamen Pentagon'a bağlanması demek.
O nedenle paraya yön verenler, ikinci seçenek için sokakları deneyecek.
Hem de kanlı bir şekilde.
Sokaklar karışacak...
ABD'de sokaklar karışırken Pentagon bir yerde daha sahneye çıktı!
NEREDE?
BURKİNA FASO'da...
Peki saldırı neden burada yapıldı?
Çünkü FRANSIZ DEVLETİNİN himayesinde olan bir toprak parçasıydı!
Peki neden AZİZ İSTANBUL isimli lokanta hedef seçildi?
Çünkü Türkiye, İngiltere-Fransa ile birlikte büyük bir ortaklığa giriyordu!
Bu arada saldırının gerçekleştiği otel kimin?
FRANSIZ'ın!
Şimdi olaylara geniş bakmanın ne kadar elzem olduğunu görüyor musunuz! Hiçbir şey tesadüf değildir... Büyük güçler planlı bir şekilde savaşa devam etmektedir... Biz de içindeyiz! Tam ortasında!

NOT: ABD'deki protestolara katılan IRKÇILAR " YAHUDİLER YERİMİZE GEÇEMEYECEK!" diyordu. Diyordu da; ne demek istiyordu! Düşünün bakalım... Bir NOT daha... Amerikan iç savaşında GÜNEY'de siyahiler tarlalarda çalıştırılıyordu. Afrika'dan kaçırılıp zorla insanlar getiriliyordu. İngilizler aldıkları pamuk karşılığında insan getirip teslim ediyordu. Kuzey ise sanayii için ucuz işgücü arıyordu. Bunlar da siyahilerdi. Kavga o zaman da bu zamanda EKONOMİK... Böyle bakın!