HOŞ GELDİNİZ

Siyasetçi doğru olanı değil , uygun olanı söyler.

27 Şubat 2012 Pazartesi

28 ŞUBAT

Bir 28 şubat 'ın , bir darbenin yıldönümünü tekrar yaşıyoruz. Bu sebeple, figüranları tekrar hatırlıyor ve anıyorum. Müslüm Gündüz 'den , Fadime Şahin'den başlayıp birbirinden hiç farkı olmayan tüm figüranları esefle ve ibretle anıyorum.Kimi laikliğin , kimi şeriatın , kimi islamın , kimi demokrasının , kimi milletin , kimi devletin savunucusu olduğunu sandı ama , kimse hiç ortada görünmeyen , ne düşündüklerini bilmedikleri , ne olduklarını bilmedikleri başkalarının oyuncağı , figüranı olduklarını hiç düşünmediler. Ne tesadüf ki , şimdi oyunun tersini de görebilmek şansına sahip olduk. Dün şahin olanlar bugün kuzu , dün kuzu olanlar bugün şahin ama değişen sadece roller . Oyun aynı oyun. Kazansalarda , kaybetseler de , figüranlıktan öteye gidemeyecekler. Kazananlar zaferle övünecek , kaybedenler onurlu olmakla teselli olacak , ama gerçek kazananın kim olduğunu çok geç anlayacaklardır.
28 şubat ne ilk darbe idi , ne de son olacaktır. Darbeler bitmiş gibi görünse de , gerektiğinde darbe ortamları hazırlanarak , darbe tek çözüm haline getirilecektir.
Figüranlar oldukça da darbe ortamları hazırlamak , insanları çatıştırmak her zaman mümkün olacaktır. Darbeler bazan üniformalı , bazan sivil olacaktır ama her zaman figüranlarla yapılacaktır.

m.sedat saygılı


Trader olmak kolay değil

Trader (Al-Sat’çı) Olmak ve İlginç Sonuçlar
Published 26 Şubat 2012. | By Yaşar ERDİNÇ.Aşağıdaki yazıyı bana Gönderen Ali Rıza Türkekul’a çok teşekkür ediyorum. Yatırımcı psikolojisi eğitimlerimizde yok etmeye çalıştığımız kötü huylu düşünce tümörlerini bu yazı çok güzel açıklamış.

*****

Trade etmeye soyunan her 10 kişiden 8′nin hiç para kazanamadığı tahmin edilmektedir. Yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre ABD’de trader ların %75′i iki yıl içinde her şeylerini kaybetmektedirler. Bu insanı hayrete düşüren bir başarısızlık oranı, ama daha da şaşırtıcı olanı ise, bu başarısızlık oranının neredeyse 150 yıldır değişmemesidir.

İflas eden trader oranında en önemli olgu, zamandan bağımsız olarak bu oranın sabit kalmasıdır.

Halbuki traderlar zaman içerisinde çok daha gelişkin koşullara sahip oldular. Artık traderlar kompleks TA(Teknik Analiz) programlarıyla, sofistike bilgisayar sistemleriyle, 1 sn. de ekrana gelen dünyadaki tüm piyasaların verileriyle işlem yapmaktadırlar. Tüm bu avantajlarına rağmen büyük oranda trader kaybetmekte ve iflas etmektedir. Dolayısıyla problem, teknolojideki gelişimi tradinglerine eklemlemelerinden çok daha derindedir. Neden traderların büyük çoğunluğunun kaybettiklerinin cevabı sanki pandora kutusunu açmaya benzer. Oysaki nedenler çoğunlukla çok basittir.

İnsanlar trade etmeye ilk başladıklarında iki yoldan birini izlerler.

İlk grup sadece neyi takip ettiğine odaklanır ya da bir çok kaynaktan tüyolar, ipuçları yakalamaya çalışır. Tahmin edileceği gibi bu gruptakiler uzun süre kalıcı olamazlar.

İkinci grup ise biraz daha sofistikedir. Onlar Holy Grail’i ( piyasalarda başarınızın sürekli ve kesin olmasını sağlayan indikatör) aramaya girişirler.

Oysa ki bu sihirli indikatör hiç varolmamıştır ve bu traderler bu beyhude arayış için kendilerini paralar dururlar. Kimi traderlar yeni TA paketleri alırlar ya da bulmaya çalışırlar, kimileri internette son çıkan indikatörü bulmak için saatler harcar veya bilgisayarın rengini değiştirerek başarı şansını arttıracaklarına inanırlar. Gerçekte olması gereken bu tarz bir ‘Holy Grail’ ve sistem oluşturma arayışının traderın zamanının en fazla %10 unu almasıdır. Oysaki pek çok trader tüm enerjilerini sistem oluşturmaya odaklanarak harcamakta, özellikle de entry (giriş) sinyallere odaklanmaktadır. Oysaki ‘alım sinyali’ trading sistemlerinin küçük bir parçası hatta çoğu zaman önemsiz bir parçasıdır. Bi çoğunuz alım sinyali için söylediklerimi kabullenmiyorsunuzdur, ancak aşağıda yazacaklarımı okuyarak karar verin. Eğer piyasalarda tamamen tesadüfi hareket ediyorsanız başarı şansınız %50 dir, yani ikiye bir beklentiniz vardır. Kaybettiğiniz her bir dolara karşı 2 dolar kazanmalısınız ki tradinge devam edebilesiniz. ‘The Turtles’ diye tanınan bir grup e-trader, sistemleri sadece %30 başarı ile oluşmasına rağmen dünyanın en başarılı traderlarından oluşmuşlardır. Eğer inanmıyorsanız basit bir hesapla dediklerimi sınayabilirsiniz, 10.000 dolarla başlayıp ilk işleminizde %10 kaybedip bir sonraki işlemde %20 kazandığınızı varsayarsak bu işlemi defalarca tekrarlarsanız hesabınızın ne kadar ne kadar büyük boyutlara ulaştığını göreceksiniz. Bu basit yaklaşımın gösterdiği gibi alım noktası, bizim başarımızı belirleyen bir unsur değildir.

Trader ne kazanacağına karar vermelidir, kaç kere haklı çıkacağına değil. Çünkü doğru çıkmanın ne kadar kazanacağınızla çok ta fazla ilgisi yoktur. Buna rağmen traderların çoğu giriş-alım noktasına saplantılıdır, sürekli oraya odaklanmışlardır, her biri ümitsiz bir haklı çıkma gayreti içindedir. Bu durum, traderın egosunun pençesine düştüğünün bir sinyali, yokoluşa sürüklendiğinin erken uyarılarıdır. Sistem oluşturma entry sinyalinin çok ötesindedir. Mekanik trading sisteminin özü, sistemin beklenti kavramının oluşturulmasıdır. Yani her bir işlemde ne kazanabileceğinize karşın her bir işlemde ne kaybedeceğiniz…Hangi sıklıkta işlem yaptığınız da sistemde yer tutar. Eğer çok büyük bir beklentiniz varsa, sistem örneğin senede 1 kez sinyal üretebilir. Son olarak satım kriteriniz nedir? Pozisyona girmek kolaydır diğer yandan çıkış-satım noktanız sizin kazanacağınız parayı belirler. Şu son derece açık olmalıdır, sistem dizaynı sihirli bir sistem arayışından çok daha ötesi, piyasalarda kalıcı olmak için kapsamlı bir yaklaşım oluşturma çabasıdır. Halbuki saydığım sistem oluşturma özellikleriniz’in trading zırhınızın sadece küçük bir kısmını oluşturur. Başarılı olmanızın ANA kriteri para yönetimi ve psikolojidir. Kendi adıma kesinlikle eminim ki, trading finansal bir unsurdan çok psikolojik bir çabadır. Traderların bir çok sebep için sistem oluşturmaya odaklanırlar. Tüm teknik analiz programları alım-satım sinyali oluşturmanın ötesinde fazla bir şey içermezler, çünkü durum ‘ideal’ indikatörü ararken manipüleyi çok olanaklı kılar. Bunun ne kadar anlamsız olduğunu görmek için fibonacci sayılarını ele alalım. Pek çok trader indikatörlerinde default olarak bu sayıları kullanır, halbuki 13 günlük HO nasıl 12 ya da 14 günlükten daha muhteşem sonuçlar üretebilir ki? Böyle yaparak traderler piyasaların gizemini kavrayarak, mutlaka keşfetmek zorunda hissettikleri piyasa sırlarına vakıf olabileceklerini sanırlar. Traderların alım sinyaline konsantre olmalarının ikinci nedeni ise daha önceden de belirttiğim gibi haklı çıkma kaygılarından kaynaklanır. Bilindiği gibi hepimiz egoya sahibiz ve aldığımız tüm kararlarda bu duygusal dürtüyle etkileniriz. Yanlış sonuçlanan pozisyonların, haklı çıkılanlardan

daha fazla olacağı gerçeği ile kalmak bizim için cidden zordur, oysaki olan hep te budur. Örnek olsun diye, giriş sinyallerinde en çok kullanılan yöntemlerden hareketli ortalamalarda doğru pozisyon alma oranı %50 nin altındadır. Bu yüzden de bizi her zaman haklı çıkaracak bir sitem arayışıyla bu dengesizliği aşmaya gayret ederiz. Ve böylece bu trading gerçeği nedeniyle traderler kendi egolarını besler, korur ve büyütürler.

Traderların giriş sinyali için pek çok beyhude saatler harcamasının üçüncü nedeni ise mükemmel girişlerin kontrol ve hakimiyet sağlayacağı yanılsamasıdır. Traderların her nasılsa giriş sinyalinin onlara piyasaları kontrol etme ve yenme hakimiyeti sağlayacağını düşünürler. Bu durum sayısal lotoda kimi özel numaraları, rastgele seçilmiş numaraları kullanmaya tercih etmelerine benzetebiliriz. Halbuki sayısal lotoda seçilmiş özel numaralar ya da rastgele numaralar da kullansanız kazanma şansınız eşittir. Yaklaşık aynı gerçek, hareketli ortalamalarınızda gün sayılarını seçerken ister fibonacci sayılarını ister diğerlerini kullanarak göreceğiniz gibi, sizin trading teki başarı ya da kayıp oranınızı değiştirmez, değiştiremez. Sizlerde bir trading sistemi oluşturmanın anlamsız olduğu gibi bir düşünce oluşturmak istemiyorum, elbette traderların bir giriş sinyali formuna ihtiyaçları vardır. Oluşan trendleri saptamaya, hangi koşullarda girerek ne tür beklentilerimiz olmalı gibi analizlere ihtiyacımız olduğu da bir gerçektir. Fakat salt giriş sinyaline odaklanarak, sistemin diğer kompleks unsurlarını ve çok önemli para yönetimi ve trading psikolojisini es geçmek, gözardı etmek, önemsememek en büyük hatadır. Uzun verimli başarılı trader olmanın bu en önemli iki unsurunu artık traderlar anlamaya başlamalıdır. Bu unsurları yok sayarak salt ‘Holy Grail’ arayışına konsantre olmak, kesinlikle sizi de hiç para kazanamayan %80 nin arasına katacaktır.

Bir Teknik Analistin Düşmanları ise aşağıdakilerdir.

1) Duygusallık,

2) Grafikte var olanı değil alt benlikte var olanı görmek,

3) Sistemi Dışında hareket etmek,

4) Sonuçlarla değil sebeplerle ilgilenmek,

5) Hatalarından ders almamak,

6) Sat sinyalinin aynı zamanda alma sinyalide olduğunu unutmak,

7) Al sinyalinin aynı zamanda tut sinyalide olduğunu unutmak

25 Şubat 2012 Cumartesi

Allahsız müslümanlık ( Ö.L.Mete ' den alıntı )

Allah’sız Müslümanlık” deyimi ile ne anlatılıyor?

Bu soruyu bir cümlede ifade etmek gerekirse, “Güçlü ve etkin bir iletişim çabası sergileyerek Allah ile beraberlik kuramayan İslami yaşayış biçimi” derim…

Müslümanlık, kişi için huzur ve mutluluk sağlayan bir tercih değil de,Ürkütücü bir Tanrı’nın koyduğu külfetler bütünü şeklinde yaşanırsa bu, gerçek bir dinin hedefleyebileceği durum olamaz.

Öyle inanıyorum ki, çağımızda Müslüman kimliğini önemseyen her insan, yaşadığı çelişkileri özgürce sorgulayıp tartışabilse benimkilere benzer sonuçlara ulaşacaktır.

İÇİNDEKİLER
GEREKÇE
Giriş
HACIYAĞI İLE PARFÜM ARASINDA
Birinci Bölüm
BİRİCİK HAK DİN TEZİ ile GERİLİĞİN ÇATIŞMASI
İkinci Bölüm
AKILCI TEVHİD VE KALBİN TERKEDİÜŞİ
Ûçüncü Bölüm
EVRENSEL GÜNCEL ÇATIŞMASI VE KORSAN FIKIH
Dördüncü BÖlOm
CİHAT KÜLTÜRÜ VE İNSAN HAKLARI MÜCADELESİ
Besinci Bölüm
MÜSLÜMAN İNSANIN EDİLGİNLİK ÇIKMAZI
Altıncı Bölüm
‘MUHALEFET KÜLTÜRÜ’NOEN ‘KUKLA MÜSLÜMAN’ ÇAĞINA
Yedinci Bölüm
‘İDEOLOJİK İSLÂM’DA MARKSİZM ESİNTİLERİ
Sekizinci Bölüm
‘KADIN FİTNESİ’ VE UÇKUR SOFTALIĞI

GEREKÇE
Çağımızın büyük mürşitlerinden Tayyar Baba. ziyaretine gelen dervişine sorar:
“Köyünüzde işler nasıl, değişen bir şey var mı?”
Derviş cevap verir:
“Köyümüze yeni bir hoca geldi efendim.”
Hazret gülümseyerek tekrar sorar;
“Müslüman mı bari?”
“Efendim, öğretmen demiyorum, hoca diyorum, camiye yeni imam geldi…”
“Tamam, ben de onun için soruyorum, Müslüman mı?”
Bu küçük öyküdeki keskin eleştiri şüphesiz bütün imamları zan altında bırakacak bir önyargının yansıması değildi. Burada yapılan, tasavvufi idrakin özündeki yaklaşımı vurgulamak, ‘Her türden yaratılmışa Yaratandım ötürü hoş bakabilen Müslüman’ ihtiyacına dikkat çekmektir.
Aynı nükteyi taklit etmeye çalışarak bu baskı İçin ‘Allahsız Müslümanlık’ ismini seçmem de, Yaratan ite iletişim ihtiyacına dikkat çekebilmek gayesine matuftur.
Yoksa buradaki ‘Allah’sız’ deyimi tanrıtanımazlık değildir. Zaten tanrıtanımaz anlamını kastetsem tırnak kullanmadan ‘Allahsız’derdim.
Ayrıca ‘Tanrıtanımazın da Müslümanlığı olur mu?’ diye yadırgama ile karşılaşabileceğimi de gözden uzak tutmuyorum. Aslında tecrübelerime göre bu yadırgama çok haklı da sayılmaz. Kendini tanrıtanımaz diye takdim eden nice insanın tuhaf bir dindarlık türü yaşadığına ve yansıttığına tanık olmuşumdur ama bu çalışmanın o alanlarda dolanmak gibi bir gayesi yoktur. Sorgulayıp anlamaya çalıştığım, Müslüman insanı bütün gayretlerine rağmen geliştirmeye yetmeyen dindarlık türünün iç kıvrımlarıdır.
Sürekli dilden Allah’ı anmasına ve sürekli dini etkinlikler yaşamasına rağmen, kendisi gibi olmayanlar üzerinde derin bir saygı ve hatta imreniş uyandıramayan Müslümanlık türünün, Allah’ın muradıyla örtüşebildiğini düşünemiyorum.Tabii ki ‘Allah’sız Müslümanlık’ ifadesi, kâfirlik ve inkarcılıkla suçlamak kastıyla seçilmiş değildir. Bu isim ‘Müslüman kişinin Allah ile İletişimini geliştiremeyen dindarlık’ tanımlamasının kısaltılmışı sayılabilir.
Peki, böylesi dindarlık nasıl bir şeydir? Fikrimce neredeyse bütün ‘Siyasal İslâm’ macerası, bir bakıma ‘Allah ile sağlıklı bir iletişim ve beraberlik sağlamaya yetmeyen Müslümanlık’ deneylerinden oluşmuş yaşantıların denizi gibidir. Hatta ‘Allah’sız Müslümanlık’ ifadesinin ötesinde, neredeyse ‘Allah’a rağmen Müslümanlık’ dahi diyebileceğimiz İslâmi yaklaşımlar da görülmüştür.
Ne var ki, bu çalışmanın her bölümü bu başlık ile kuşatılmış olmayabilir. Şimdiki baskı İçin böyle bir ismin tercih edilmesinin sebebi, yazarın en önemli derdini yansıtmaya çalışan satırlara tercüman olmasıdır.
Daha önce ‘Hacıyağı ile Parfüm Arasında’ ismi altında iki defa farklı yayınevleri tarafından, içime sinmeyen kapaklarla yayınlanan bu çalışmanın elinizdeki baskısı bazı değişiklikler İçermektedir. Bunların en belirgin olanı; daha önceki baskılarda ‘Gerekçe’ başlığı altında ‘Hacıyagı ile Parfüm Arasında’ isminin nasıl doğduğuna ve neden tercih edildiğine ilişkin bir hesap verme amacı güden bolumun, şimdi Giriş’ faslı şeklinde yeniden düzenlenmiş bulunmasıdır.
Ayrıca çalışmanın her bolumu yeniden gözden geçirilirken bazı ilaveler ve üslup değişikliklerine gitme ihtiyacı duyulmuştur.
Mart 2008 İstanbul

12 Şubat 2012 Pazar

EN ONURLU DAVULCU



Bugün 12 şubat 2012 . Kurtuluşun 92.yılı
Abdal Halil Ağa 'yı rahmetle anıyoruz. Maraş'ın fransızlar tarafından işgali sırasında ,ermeni agop hırlakyan'ın "çalarsan davulunu altınla dolduracağım"teklifine,"din bahsidir,müslüman kardeşlerimin bağrına tokmak vuramam" cevabını vermiştir.

Kurtuluş için savaşan ,şehit düşen , öldüren , destek olan , yardım eden , dua eden , sıkıntı çeken herkesi rahmetle anıyoruz. Kurtuluşun kolay kazanılmadığını anlamalıyız.
12 şubat kutlamaları devam ediyor. Yarın herşey unutulacak . Ama bu bayram bir günde kutlanıp unutulacak hatıra olmamalı ,bir ruh olmalı , birlik ve beraberlik ruhu , işgale karşı bağımsızlık ruhu , çalışmak ve yükselmek ruhu olmalı ve nesilden nesile ulaşmalıdır.

5 Şubat 2012 Pazar

Hepimiz... , Hepimiz ... Hepimiz İttihatçıyız

Gürkan Hacır'ın 05.02.2012 tarihli akşam gazetesindeki yazısından bir bölüm aldım.

"
İttihat ve Terakki'nin tarihi CHP'ye ne kadar benziyor
05 Şubat 2012 Pazar 02:00E-Posta Gönder
Ahrar ile Terakki'nin mücadelesi

Bence Başbakan haklı. Geçtiğimiz hafta CHP'ye yüklenirken 'Siz İttihat ve Terakki'nin devamısınız. İttihatçı kafanın ürünüsünüz' demişti ya aslında doğru söylemişti. Ben de CHP'nin bitmek tükenmek bilmeyen kurultaylarına ve iç kavgalarına bakınca İttihat Terakki'yi görüyorum. Liderlik kavgaları, ideolojik tartışmalar tutkuyla yapılan particilik... Hepsinde İttihat ve Terakki'nin izleri var...

Ama şunu da unutmayalım. CHP, İttihat Terakki'yse AKP'ye de Osmanlı Ahrar Fırkası kalıyor. Ki onun da sicili tartışmalıdır.

Nasıl mı? Buyurun o halde Ahrar'la Terakki'nin mücadelesine..

Başbakan'ın 'Siz İttihat ve Terakki'nin devamısınız' sözleriyle eleştirdiği CHP'nin yaşadıkları, İttihat ve Terakki tarihiyle ne denli benzeşiyor: Liderlik kavgaları, tutkuyla yapılan particilik... O zaman tek lideri Prens Sabahattin olan Osmanlı Ahrar Fırkası da AKP'ye benziyor mu bir bakalım...
"
-------------------------------------------------------------------------

Bunları Gürkan Hacır'ın 05.02.2012 tarihli akşam gazetesindeki yazısından aldım ve çok şaşırdım. Büyük bir gazetenin köşe yazarı , ya tarihten bi-haber cahil ya da yağcılık yapıyor. CHP bir şeye benzeyemez , o da ittihad ve terakki partisine. CHP Atatürk 'ün kurduğu ve yaşattığı partidir. Atatürk ise ittihad ve terakki içinde bulunmuş ama daha sonra yollarını ayırmış , daha doğrusu ittihad ve terakki tarafından dışlanmış biridir. Aralarındaki rekabet suikasta kadar varmışken nasıl olur da Atatürkün CHP 'si , muhalif İttihat ve Terakkiye benzetilebilr.
Enver paşa ve Atatürk sınıf arkadaşıdır, birlikte harbiyeden mülazım olurlar, ancak siyasi görüş ve olaylara bakışları çok farklıdır . Enver paşa yarbay iken , Naciye sultanla evlenip saraya damat olur ve Osmanlı orduları başkumandan vekili yani genelkurmay başkanı olur , Atatürk ise henüz binbaşıdır.Enver paşa cepheden cepheye koşarken , Atatürk daha ilk gittiği trablusgapte gözüne gelen şarapnel parçasından yaralanıp İsviçreye tedaviye gönderilir. İttihad ve Terakki üst düzey askerlerden ve sivillerden oluşmuş , son derece aktif , enerjik , milliyetçi ve ihtilalci bir yapıydı ve bab-ı aliyi basarak iktidarı ele almıştır .CHP gibi başbakanın söylediğinin tersini söyleyen beceriksiz ,sorumsuz bir parti değildi. Günün birinde Mustafa Kemal paşa bandırma adlı ilkel bir gemi ile Samsun'a gitti . Bu gidişte birilerinin desteği var mıydı ? yoksa bu içgüdüsel bir hareket miydi ? yoksa bir tesadüf müydü ? ayrı konu. Ama bu yolculuğun sonunda Mustafa kemal yeni bir cumhuriyet kurdu ve ittihad ve terakkiyi dışladı . Sarı paşayı yok etmeye karar veren ittihatçılar , gülcemal vapuru ile birkaç arkadaşlarını İzmir 'e yolladılar . Maksat meşhur İzmir suikastini gerçekleştirmekti ama aralarından çıkan bir ihbarcı(laz ziya) bu planı ifşa etti ve birçok ittihatçı asıldı. Bir tek Cemal Gürsel son ittihatçı olarak 1960 'a kadar ayakta kalabildi.
Türkiyede İttihat ve Terakkiye benzetilecek , hatta aynı kader çizgisine sahip tek bir siyasi hareket vardır , o da ülkücü harekettir. Varoluş sebepleri ,siyasi düşünceleri, olaylara bakışları , yaşam biçimleri , siyasi cinayetleri, kaderleri ve yok oluşları tamamen aynıdır.CHP ise tek parti ,tek diktatör mantığı ile camileri kapatmış , türk musikisini yasaklamış bir haindir. Analiz yapmak isteyenlerin bu ayrılık ve bu benzerlikleri görmesi gerekir. Maksat yağcılıksa , farklı sonuçlar görebilirsiniz . Yani soru şu ;
üzüm yemek mi ? bağcıyı dövmek mi ?

m.sedat saygılı