HOŞ GELDİNİZ

Siyasetçi doğru olanı değil , uygun olanı söyler.

31 Aralık 2011 Cumartesi

2012 siyasi tahminim.

2011 in en önemli olayları , arap baharı mı ? arap felaketi mi ? arap katliamı mı ? ne derseniz deyin , yani Akdeniz etrafındaki arap dünyasındaki başkaldırmalar , isyanlar ve ABD ' nin Irak'tan çekilmesi idi.
Birinci dünya savaşı sonrasında , taşlar ciddi biçimde yerlerinden oynadı . Hanedanlar yıkıldı , egemenlikler el değiştirdi .
Amerikan karşıtı kaddafi yönetimi devrildi , amerika karşıtı suriye zor günler yaşıyor ve en önemlisi hedef ülke iran 'a yaklaşıldı.
Amerikanın Irak'tan çekilmesi ile bölgede otorite boşluğu oluştu ve kontrolsuz bir bölge oluştu. Yani bölgede bir yangın çıkarsa , müdahale edecek itfaiye yok demektir. Bu bölge için de , Türkiye için de vahim bir durumdur.
Aynı anda AB 'nin de sonuna gelindi ve devam edemeyeceği anlaşıldı. Bu durumda avrupanın öteden beri etkili olduğu suriye ve iran'a fazla destek olamayacağı gözönünde.
Aynı şekilde ABD ile mutabakat sağlayan rusyanın da arap dünyasındaki gelişmelere seyirci kalacağı , rusyanın bölge politikası haline geldiği de açıktır.
Bütün bu şartlardan sonra geriye tek bir şey kalıyor , o da sünni-şii çatışmasını başlatmak . Şu anda hedeflenen ve beklenen , bu kanlı , tehlikeli ve sonu belli olmayacak çatışmadır.
Böyle bir çatışmada Türkiye istese de seyirci kalamaz ve müdahil olmak zorundadır. Çünkü muhtemelen arap dünyası sünni tarafta olacaktır , ve bu çatışmanın figüranları islam dünyası olacaktır. Ayrıca şii dünyasındaki azeri soydaşlarımız da kışkırtılacağından Türkiye için , katılım bahanesi artacaktır. Türkiyeyi müdahil yapmak isteyen dış güçlerin kontrolundaki medya da görevini yapacak ve yangına körükle gidecektir.
2012 ' ye ben endişelerle giriyorum. Bir kıvılcımı körükleyecek aptallarla dolu bir bölgedeyiz ve çıkacak yangına müdahale edecek itfaiye yoktur.
Endişelerimin hayalden öte gitmemesini umarak , herkese mutlu , sağlıklı yıllar dilerim.
m.sedat saygılı

30 Aralık 2011 Cuma

2012 ekonomik tahminim

2011 yılı için şöyle yazmıştım.

Yani imkb 2011 da düşebilir.
Bu demektir ki DJ da düşebilir. Tabii ki imkb düştüğü için değil . Önce DJ sonra imkb düşebilir.
Yine bu demektir ki dolar güçlenecek . Bu açılıma göre euro / usd paritesi de küçülecektir.
Bence 2011 ' da ABD çok güçlü olacak , Avrupa sarsılacak . Avrupadaki çatlaklar finans sektöründe olacağı için borsalara yansıyacaktır.
2011 da iki faktör belirleyici olacaktır. Birincisi IMF ile anlaşma diğeri erken seçimdir. Eğer erken seçim olur ve IMF ile anlaşma olmazsa haklılığım çok kolay ıspatlanacaktır. Zaten erken seçim ihtimali olursa , iktidar IMF ile anlaşma yapmayacaktır . Böylece seçim harcamalarında mali disipline esir olmayacaktır.

Yılın sürprizi 1 USD = 1 EURO olabilir.

Hisse olarak favorilerim :
Adana A5.10-B2.98-C0.52 ,eczacıbaşı ilaç 2.50, eczacıbaşı yatırım 4.84,demisaş 1.36 , soda 1.63

Şimdi bakalım , dolar ve Avrupa ' da isabet %100 . Ve hala 1 USD = 1 EURO ihtimali var . Bu yıl görebiliriz. Dahası USD > EURO da olabilir.
Muhtemelen yılın ilk yarısında en kötüyü görürüz ve borsalar yılın ikinci yarısında yükselişe geçebilir.
Avustralya'nın muhteşem kredi notu ile doları yükselişe devam edecektir.
Yılların en güvenilir parası isviçre frangı , Avrupa ülkesi olmanın cezasını çekecektir.
İMKB bu yıl kaybetti ama favori hisselerimden SODA , 3,13 ile yılı en karlı kapatan hisselerden
Soda'da istikbal devam edecek , ülker , eczacıbaşı yatırım ,demisaş,zorlu enerji , batı söke çimento sevenlerini mahçup etmeyecektir.
İMKB 40.000 seviyesine inerse , kaçırılmayacak bir fırsat olur bence.
Genelde tahminim , Avrupadaki sıkıntılar 2012 ' de bitmeyecek ama bir Lehman dramı yaşanır mı ? bilmiyorum . Doların da bu gücünü koruyacağını sanmıyorum. Altında bu yıl tepe beklemiyorum , bence hedef 1000 doların altı.
Herkese mutlu sağlıklı yıllar dilerim.

Meslekte 30. yıl plaketi











24 Aralık 2011 Cumartesi

Değerli kardeşime zor yolculukta başarılar dilerim.

Kendisini tanıma adresi ; www.ihkupcu.com ve www.celiksan.com.tr

Basın açıklaması aşağıdadır.



Sayın Basın Mensupları

Ülkemizin ve milletimizin içerisinde bulunduğu maddi sıkıntıları hepimiz biliyoruz. Bu sebeple burada tekrar anlatmaya gerek görmüyorum. Bunlarla ilgili çözüm önerilerimizi de zaman içerisinde sizlerle paylaşacağım.

Ekonomimiz sıcak para tarafından askıda tutuluyor. İçi boş. Bir bırakırlarsa düşecek. Bütün bunlara rağmen ülkemizin, ekonomik sıkıntılarının her zaman aşılabileceğine inancım sonsuzdur. Yeter ki insanlarımız manevi yönden güçlü ve umutlu olsunlar. Türkiye’deki manevi yapıya bakınca maalesef umudumuz azalıyor. Günümüzde dini pazarlayan insanlar, dindar insanlarımızı bile korkutmaktadır. Milletin kafası karışmıştır. İyi yöneticiyi tarif için “yiyor, ama iş yapıyor” denilmeye başlanmıştır. Telefon dinlemeleri öyle artmış ki, sokaktaki vatandaş bile tedirgin olmuştur. Milletin birbirine güveni giderek azalmıştır.

Üniversite çağındaki gençlerde geleceğe umutsuzluk artmış, yurt dışına gitmek için fırsat kollar olmuşlar. Üniversite mezunu her üç gençten biri işsiz durumda.

Siyaset tıkanmış, kayıkçı kavgasına dönüşmüş. Vatandaşlarımızda da, Mecliste halkı temsil eden milletvekilleri yerine, Genel Başkanlar ve onları temsil eden insanların oturduğu inancı yaygınlaşmıştır.

Ülkemizin iyi yönetilmediği bu kadar açıkken, iktidar partisi oylarını arttırmaya devam etmektedir. Halk bu durumun sebebini açıklarken, muhalefet partilerinin yönetimlerine güvenemediğini, iktidar partisine mecburen oy verdiğini, ‘iyi de kime oy verelim?’ sorusuyla dile getirmektedir.

Halkımız ve Camiamız, Sayın Devlet Bahçeli ve ekibinin ülkeyi daha iyi yönetebileceğine inanmadığını oylarıyla göstermektedir.

Hâlbuki ülkeleri böyle sıkıntılardan kurtaracak olanlar, o ülkenin milliyetçileridir. Ama maalesef Milliyetçi Hareket Camiası, topluma can veren damarlar olarak nitelenebilecek; iş hayatı, basın, köşe yazarlığı, kültür hayatı ve hatta devlet memuriyetinde bile tarihinin en etkisiz konumundadır. Yeni yetişen ülkücü genç sayısı arzu edilenden daha azdır. Camiamız, siyasetteki tek temsilcileri olan MHP’nin yöneticilerinin bu gidişi toparlayabileceklerine inanmamaktadır.

Bu nedenle bizim amacımız; Milliyetçi Hareket Camiasının YENİDEN DİRİLİŞİNİ sağlamak, toplumun bütün kesimlerinde etkili hale getirmek, böylece güçlü bir yapıyla iktidar yapmaktır.

Milletimizle kaynaşmış Milliyetçilerin iktidarında, milletimiz hem maddi hem de manevi yönden hızla ilerleyecektir. Çünkü Türk Milleti çok güzel özelliklere ve geçmişe sahiptir. İş adamlarımız dünyanın her tarafında mücadele ederek ülkelerine hizmet etmektedirler. Dinamik bir nüfusumuz var. Yer altı zenginliklerimize her gün bir yenisi ekleniyor. Geleceğin petrolü olan hidrojen enerjisini ucuza üretebilecek imkânlara sahibiz. Gıda ve ilaç sanayiinde geleceğin stratejik ürünü olan bitki çeşitliliği açısından çok zenginiz. Petrol ve doğalgaz kaynakları açısından zengin olan ülkeler, bizim tarihi bağlarımız olan yerler. 500 yıldır bağlarımızın zayıfladığı Türk Dünyası ile kardeşlik duygularımız gelişti. Bütün bunlar istikbale umutla bakmamızı mümkün kılıyor.

Ancak umutlu olabilmemiz için aynı zamanda, siyaset kurumunda kaliteyi yükseltmemiz gerekir. Bu nedenle biz, siyasette iki anlayışı yaygınlaştırmanın gayreti içerisinde olacağız. Birincisi, partilerimizde gerçek anlamıyla istişarelerin yapılmasını sağlamak, ikincisi bilgiye dayalı karar verme anlayışını yaygınlaştırmaktır.

Bunun için Milliyetçi Hareket Partisinde diğerlerine de örnek olacak bir yönetim anlayışı oluşturmak gayretindeyiz. 1968’den beri sürekli ülkücü hareketin içerisinde olmamın verdiği birikimle, bunu başaracağımıza inanıyorum.

Burada bulunan bizler, bu amaçla, bütün kesimlerimizi temsil edecek şekilde toplandık. Bu toplantıya, partimizde ikilik yaratmamak için, halen yönetici olan veya yeni yönetimlere girmesi beklenen kardeşlerimizi getirmedik. Memur ve akademisyenlerimizi de hükümetin hışmından korumak için çağırmadık.

Yıllardır ülkemizi karış karış dolaştım. İl ve ilçe teşkilatlarımızla istişareler yaptım. Bunların sonucunda, MHP’li inançlı ve şahsiyetli insanların büyük bir kısmının önerileri doğrultusunda, ben İSMAİL HAKKI KÜPCÜ, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanlığına adayım ve Türkiye’yi daha iyi yönetmeye talibim.

Adaylık açıklamanızı neden hafta sonu değil de, bugün yaptınız diye sorabilirsiniz. 22 Aralık 1453, ileride İstanbul Üniversitesini teşkil edecek kurumlarımızın kuruluş günüdür. Biz de, Atatürk’ün işaret ettiği muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmayı hedef edindik. Bunun, ilimle ve bilgiyle donanmış insanlarla mümkün olacağına inandığımız için de, bu tarihi seçtik.

Siz Ankara’da yerleşik biri iken, neden İstanbul’da açıklıyorsunuz diyebilirsiniz. Amaç; geçmiş ile geleceğin, iş hayatı ile bürokrasinin bir bütünün birbirini tamamlayan parçaları olduklarının daha iyi algılanmasını sağlamaktır.

Diğer bir sebep ise, Ankara ve İstanbul’un birlikteliğinin gücünü göstererek, Camiamıza kongreler sürecinde umut vermektir.

Kongrelerin başladığı bugünlerde MHP’li delegelerin üyeliklerinin silinerek, yerlerine yeni ve bilinmeyen insanların kaydedildiği yönündeki şikâyetler yoğunlaşmıştır. Arkadaşlarını çizenler unutmamalı ki, kendi kongre sandığında kendi arkadaşını çizenleri, halk da önüne konulan sandıkta çizer. Umudumuz, kongreler sürecinin adil bir yarışla geçmesidir.

Bizim amacımız, kongreleri, örnek gösterilecek DEMOKRASİ ŞÖLENİNE dönüştürerek, Camiamızın ve Milletimizin YENİDEN DİRİLİŞİNİ sağlamak, 9 Işığı yeniden canlandırmaktır.

Hepinize teşekkür ederim.



İsmail Hakkı KÜPÇÜ

13 Aralık 2011 Salı

H.Nihal ATSIZ ( 11.12.1975)

Gizli bir yaram var , durmayıp kanar
Neresi bulup da silemiyorum.

Ölümünün yıldönümünde H.Nihal Atsız 'ı saygı ve rahmetle anmak istiyorum.

Ne zaman Atsız'ı ansam hüzün kaplar içimi , bir burukluk kaplar her yanımı . Acılar , yaralar kaplar vücudumu . Yine aynı duygular var içimde , gizli bir yaram var.
Bu benim bir yaram mı ? yoksa ben bir yaranın parçasımıyım ?
Birçok insanın içindeki yaranın acısını hisseden birimiyim.
Neydi bu yara , tarif edemiyorum.
Bu benim ulaşamadığım hedeflerin , bende açtığı bir yara mıydı ? Yoksa kırılan ümitlerin , yıkılan hayallerin açtığı yaraya ortak olan birimiydim ? Yani bu yara ortak bir yaramıydı ?
Atsız 'ın yarasıyla benim hissettiğim yaranın ne ortak yanı vardı ?
Benim yaramı Atsız nereden duyacaktı ? Atsız'ın yarasını ben nasıl duyacaktım ?
Bu defa hüzzam şarkı takılıyor dilimin ucuna " öldürür her gün beni kalbimdeki yaralar "
Evet beni hergün öldüren bu yara nerede ve nasıl kuruyacakdı ?
Bu defa Zeki Müren takılıyor aklıma ;
" Deva bulmayacak mı ? deva bulmayacak mı ?
Kalbimdeki bu yara " ....
Şunu anlıyorum , kalbinde yara bulunan , içi sızlayan çok insan vardı . Ama aynı acıyı duyanların yarası, daha derin daha şifasız yaralar olsa gerekdi.
İçimizde hep kanayan , hiç kurumayan bir yaranın acısı var . Bu yaralardan daha acısı dostların , arkadaşların ! vefasızlığı var , dönekliği var .
İçimden hiç çıkmayan gerçek acı bu olsa gerek .