HOŞ GELDİNİZ

Siyasetçi doğru olanı değil , uygun olanı söyler.

28 Mart 2014 Cuma

muhtemel seçim sonrası


30 mart seçimlerinin sonuçları merakla beklenmektedir. Muhtemelen seçim sonunda iktidar partisinin oyları 38-50 arasında olacaktır. Muhalefet bu sonuçları , son genel seçimlere göre yorumlayıp , iktidarın güven kaybettiğini öne sürüp , erken seçime gitmeyi teklif edecektir. İktidar ise son mahalli seçimlere göre yorumlayıp oylarını artırdığını iddia edecektir.Yani kör dövüşü devam edecektir.
Eğer oylar 35 civarına inerse , saldırganlık daha da artacak ,yargı tamamen by-pass edilip, sanıklar karakoldan cezaevine gönderilecek,tüm haberleşmeler, belki mail ve internet bile kapatılacaktır.
Oyların 45 üstü olması halinde monarşi daha da katılaşacak , tüm insan hakları ve özgürlükler tamamen kaldırılacaktır. İnönünün tek parti dönemine rahmet okutulacaktır.
Sonuç ne olursa olsun , seçimden sonra Türkiyenin daha da gerileceği kesindir. Sokaklardaki gerginlik daha da artacak , çatışmalar 12 eylül öncesini aratmayacak hale gelecektir.
Seçim sonunda özerklik ve üstünlük ilanı , bu anarşi ortamını daha da körükleyecektir.
Piyasalar bu kaosa ayak uyduracak , dövizde artış , faizlerdeki artış , borsada düşüş olarak karşımıza çıkacak , talep azalırken üretimdeki düşüş birçok problemi beraberinde getirecektir.
İktidarın yeniden askerle kucaklaşmaya çalışması , denize düşenin yılana sarılmasına benzetilebilir. Asker kuyruk acısını henüz unutmuş değil.
Toplumdaki akp ve akp karşıtı kamplaşma daha belirgin olarak artacaktır.
Tahliye olan topal reis yeni numaralarla gündeme gelecektir ve ateşin üstüne benzin dökecektir.
Seçimin galibi her tarafa kafa tutabilen , pervasızca tehditler savurabilen BDP olacaktır.
Eşitlik isteyen BDP üstün duruma gelmiştir.
Seçim öncesi söylenen yalanların hiç birisi gerçekleşmeyecektir. Vatandaş bir seçim aldatmacasını daha sineye çekecektir. Seçimlerin bir yalan kampanyası olduğu , cumhuriyet sonrası yapılan hiçbir seçimin ülkeye huzur ve refah getirmediği bir kez daha görülecek ama anlaşılmayacaktır.
Seçimleri daha iyi anlayabilmek için Mahir Kaynak ' ın 28 şubat sürecinde yazdığı , benim 2010'da bloğa koyduğum "av partisi" yazısının defalarca okunması gerekir.

m.sedat saygılı

13 Mart 2014 Perşembe

Günün anlam ve önemine ithafen tekrar yayınlıyorum.


itiraf


Hasan CEMAL / Milliyet / 28.05.2006 pazar

Nil kıyısındaki sazlıkların üzerinden hışırtıyla esen hafif bir rüzgâr, aynı zamanda geçmişin derinliklerinden sesler getiriyor.
Ankara ayakta!
"Kahrolsun emperyalizm!"
Kalabalık dalgalanarak yürüyor.
"Kahrolsun işbirlikçi iktidar!"
Öğretim üyeleri cüppeleriyle en ön safta. Mülkiye'yle Hukuk'un önünden yola çıkıyoruz. Öğrenciler, devrimciler... Büyük ve öfkeli bir kalabalık Cebeci'den Kızılay'a doğru akıyor. Yumruklar sıkılı, sloganlar çığlık çığlığa:
"Demirel istifa!"
Ben de bağırıyorum.
Oysa gerçeği biliyorum.
Mustafa Kuseyri'yi ülkücüler ya da faşistler öldürmedi bir gün önce. Mülkiye'de, Basın Yayın Yüksek Okulu'nun bir odasında bir arkadaşının kaza kurşunuyla öldü. Ama kanı yerden silindi, dekor hazırlandı ve senaryo hemen yazıldı:
Faşistlerin siyasal cinayeti!
Kuseyri'yi ülkücüler öldürdü!
Hem Kızılay'a doğru yürüyor, hem Başbakan Demirel'in istifasını istiyoruz. Adalet Partisi lideri Demirel bizim 'sınıf düşmanı'mızdı. Yumruklar havada, avazımız çıktığı kadar bağırıyoruz:
"Ordu gençlik el ele, milli cephede!"
Askeri kışkırtmak için her yol mubahtı. Darbe peşindeydik çünkü. Sandıktan Demirel gibi Amerikan işbirlikçileri, Nurcular yani karşı devrim çıkıyordu çünkü... Demokrasi gerçek demokrasi değil, 'sandıksal demokrasi'ydi çünkü...
Sonunda istediğimiz oldu:
Darbe geldi, demokrasi rafa kalktı 12 Mart 1971'de. Ama yalnız Demirel değil biz de devrildik. Sonra idamlar, işkenceler, hapisler...
35 yıl geçmiş!
O reklamdaki cin gibi veletin sesi kulağımda:
"Kafayı kullan!"
Evet, kafayı kullan ve aynı filmi bir daha seyretme. "Bütün dünler bugünleri aydınlatan fenerlerdir" diyen Shakespeare'e kulak ver.