HOŞ GELDİNİZ

Siyasetçi doğru olanı değil , uygun olanı söyler.

28 Ocak 2010 Perşembe

Neden Yunanistan ?

Yunanistanda devlet tahvilleri hızla düşüyor ve komşumuz istirarsızlığa koşuyor.
Neden yunanistan ?
2010 yılında Avrupada finansal krizlerin olacağını yılbaşı yorumumda yazmıştım. Avrupa birliğinin de siyasi bir güç olamayacağını daha önce yazmıştım. Krizin Yunanistandan başlaması gerçekten en zayıf finansal yapının burada olmasından mı ? yoksa imf 'nin en kolay ulaşabileceği ülke olmasından mı ?

Bir AB ülkesinde çatlak oluşması , herşeyden önce birliğe güvensizlik doğurur. Eğer bu zayıflığı imf çözerse , bu birliğin yapamadığını imf yaptı anlamına gelir.

Yani, imf 'nin arkasındaki gücün siyasi gücünü artırır . Birliğin ise gücünü zaafa uğratır.

Eğer Yunanistanda kriz derinleşir ve birlik seyirci kalırsa ve bu arada imf eli uzanırsa ben böyle değerlendiriyorum.

Yunanistanın boğulmasına birlik göz yumabilir ama abd yumamaz . Komşumuz ve komşusu her zaman iyi müttefiklerdir.

m.sedat saygılı 29.01.2010

27 Ocak 2010 Çarşamba

Nasuhi GÜNGÖR / 14.05.2008 / stargazete

Nasuhi GÜNGÖR / 14.05.2008 / stargazete

Kraliçenin kodları

Kraliçe II. Elizabeth’i konuşuyoruz. İngiltere’nin dünya sisteminin öncülüğünü ABD’ye bırakması her zaman tartışmalı bir konu olmuştur. Bu devir teslime daha farklı bakanlar da vardır. Mesela ‘sistem’in gövdesini ABD’nin, beynini ise İngilizlerin yürüttüğü yönündeki tezlerin de hatırı sayılır bir taraftarı vardır.

Bu tezlerden hangisi doğru olursa olsun, İngiltere ve ABD’nin bazı kilit ülkeler üzerinde çatışma halinde olduğu, zaman zaman birinin ötekinden rövanş aldığı da söylenebilir.

Türkiye, bu önemli ülkeler listesinde ilk sıralarda yer alıyor. Bazen tarz farkı, bazen de Türkiye’ye biçilmek istenen rol, ABD ve İngiltere arasında böyle bir çatışmanın zeminini oluşturuyor. Menderes döneminin sona ermesi ve 27 Mayıs darbesinin ortaya çıkmasında böyle bir rövanşın izleri takip edilebilir.

Ya da daha yakın örnekleri var. Sözgelimi, birisi 1 Mart tezkeresini ısrarla isterken, öteki dar alandaki etkin ittifaklarını kullanarak bunu engelleyebiliyor.

Kapatma davasıyla başlayan sürecin, bu kadar etkin güçlerden bağımsız olduğunu düşünmek ne yazık ki kolay değil. Davayı açanlar, iddianame yazanlar farkında olur ya da olmaz. Ancak ortaya çıkan yeni durumun, Türkiye’de yeni bir etkinlik savaşına işaret ettiği açık.

Bir noktaya dikkat çekelim. Kraliçe’nin ziyareti, yeni bir dönemi başlatmıyor. Bir anlamda başlamış olan dönemi ‘taçlandırıyor’.

Geçtiğimiz yıl İngiltere-Türkiye arasında hayli kritik ziyaretler, görüşmeler gerçekleşti. En üst düzeyde gerçekleşen görüşmelerin yanı sıra, İngiltere Enerji Bakanı Malcolm Wicks’in kapsamlı ziyaretleri ve görüşmeleri, keza Adalet Bakanı Jack Straw’ın gelişini unutmayalım. Prens Charles’ın ziyareti ise bir bakıma işin entellektüel yanını zenginleştiren bir adımdı.

Bu yoğun trafik kuşku yok ki yeni bir döneme işaret ediyordu. Özellikle Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olarak seçilmesinin ardından bu ilginin arttığını söylemek yanlış olmaz.

Bu arada iki ülke arasında 2007 yılı Ekim ayında imzalanan ‘stratejik ortaklık’ anlaşmasını da özellikle anmak gerekiyor. Başbakan Tayyip Erdoğan ve İngiltere başbakanı Gordon Brown’ın imza attığı bu anlaşma, enerjiden ekonomiye, Irak’tan Kafkaslara, Avrupa Birliği’nden terörle mücadeleye kadar pek çok alanda bir işbirliğinin altını çiziyordu.

Kraliçe, işte tüm bunların ardından Türkiye’ye geliyor. Ziyaretle ilgili oluşturulan dini ve kültürel semboller, iki ülke arasında sağlanan işbirliğinin kalıcılığına ve ‘kapsama alanı’na işaret ediyor.

Esasen yukarıda söylediğim gibi, süreç çoktan işlemeye başladı. Birkaç ay öncesine kadar kimsenin aklının ucundan bile geçmeyen senaryoları konuşuyoruz.

Kraliçe’nin gelişi, sadece iç ve dış politikanın değil, zihinsel kodlarımızın da değişime uğrayacağı bir dönemin sembolik açılımı.

Görün bakın, önümüzdeki aylarda din, kültür hayatı, etnik çatışma ve çeşitli sorunlar üzerinde neler neler tartışacağız.


Nasuhi GÜNGÖR / 14.05.2008 / stargazete

16 Ocak 2010 Cumartesi

Neveser Kökdeş ( 1904)- (1962)

1904 yılında doğdu.Küçük yaşta ağabeyi Muhlis Sabahattin'den eğitim alan sanatçı, gitar ve piyanoda usta olmuş, konserler vererek besteler yapmıştır. Bestelerinde kendine özgü bir tarzı olan sanatçının en çok sevilen besteleri: "Ruhumda neş'e hayale daldım" "Sevmek seni bir suç ise", "Gül olsam ya sümbül olsam","Canandan uzak kaldım", "Bir emele bir ah çeksem","Hüsranla gönül hep inler", "Gül Dalında Öten Bülbülün Olsam". 1962 yılında öldü.

Benim bildiklerim , bir yüzbaşı ile evlenir . 15 günlük evli iken yüzbaşı Çanakkaleye görevlendirilir ve geri dönmez.

Aşkı fısıldar sesin , bülbülmüsün ah nesin.(nişaburek )
Kuş olup uçsam , sevgilinin diyarına (segah)
Çok sevdiğim eserleridir.

Sabite Tur Gülerman 'dan iki eserini dinleyebilirsiniz

http://www.facebook.com/video/video.php?v=107812781490

13 Ocak 2010 Çarşamba

IMF

IMF ile ilişkiler ve pazarlıklar iki yıldan beri devam etmekte ve kabak tadı vermektedir. Bu haliyle bitmeyen , güney Amerika dizilerine benzemektedir. En yetkili ağızlardan duymamıza rağmen somut bir netice henüz yoktur. Büyüklerimizin yalan söyleyeceğine ihtimal vermiyoruz ama görmediğimize de inanmak istemiyoruz.
IMF ‘ nin piyasaya yansımasına gelince ; piyasa tamamen inanmış ve bunu satın almış durumda . Borsa yükselmiş ve döviz fiyatları diplerde , haberin teyidini bekliyor . Haber gelirse mesele yok , peki farklı bir haber gelirse , mesela imf ile anlaşma başka bahara kaldı , gibi...

şüyuu vukuundan beter
(bir şeyin dedikodusunun yapılması, onun gerçekleşmesinden daha kötüdür.)
Atasözü

Böyle bir haberin piyasalarda yaratacağı şoku düşünmek istemiyorum ama böyle bir ihtimali de inkar etmiyorum.

Birlikte göreceğiz.

m. sedat saygılı 13.01.2010